THE MUMMY[F.İ.]- ''HER ŞEY BEKLENTİYLE ALAKALI''(SPOILER'SIZ)

Tom Cruise'un son filmi The Mummy, geçtiğimiz cuma günü vizyona girdi. Vizyona girdiği gün gitmeyi planladığım filmin ilk etapta aldığı kötü eleştirileri gördüğüm zaman, onun yerine Karayip Korsanları 5'e girdim ki onun da aldığı eleştirilerin bundan az kalır yanı yoktu. Ancak verdiğim kararın yanı sıra, The Mummy'e girme isteğim de hala yerinde duruyordu. Cuma gününden beri içimde kalan bu isteği nihayet gerçekleştirebilme fırsatına erişebildim. Bu noktada belirtmem gereken en önemli husus beklentilerinizin sizin filme olan bakış açınızı ne kadar çok etkileyebileceği.


The Mummy iyi bir film değildi. Hatta açık konuşmak gerekirse tıpkı Suicide Squad gibi vasatın bir üstü bile denebilir film için. Ancak ben filmin böyle çıkacağını bilerek gittiğim ve koltuğuma beklentisiz oturduğum için, sunulan şey beni hayal kırıklığına uğratmadı, hatta ne yalan söyleyeyim çok eğlendim. Hakeza, aynı şey başıma Pirates of the Carrebean filminde de geldi. Bu iki filmde o kadar iyi yapımlar olmasalar da, zerre beklentiyle gitmediğimden ötürü bir Guardians of the Galaxy Vol. 2'dan aldığımdan daha çok keyif aldım bile denebilir mesela. Ki nesnel bir gözlem açısıyla baktığımız zaman Guardians'ın ilkine göre zayıf ikinci halkası bile, bu iki filmden kat kat kaliteli bir yapım. Yani sonuç olarak demeye çalıştığım, bu filme girerken beklentilerinizi düşürün düşürebildiğiniz kadar.


Bu incelememde spoiler vermeyi planlamadığım için en basitinden şöyle demem gerek, filmin senaryo gidişatı bir yere kadar klasik süper kahraman filmi gibisinden gitse de, sonlara doğru aldığı bazı cesur kararlar ile film az da olsa farklı bir yöne sapmayı başarabilmiş. Açıkcası aldıkları bu kararı sevmek ya da sevmemek sizin elinizde, ben minik bir detay haricinde filmin bizi bıraktığı noktadan yeterince memnunum. Film, Dark Universe adı altındaki birleşik canavar evreni için fena da bir başlangıç olmamış. Ayrıca mumya haricinde filmin tanıttığı ve evren içerisinde ileride bir Nick Fury-vari işlev görecek ve canavarların toplandığı asıl paydayı yaratacak canavarımız Russel Crowe'un canlandırdığı Henry Jekyll/Eddie Hyde da filme renk katan ögelerden. Eddie Hyde'ı eski Hulk vari yapısı yerine daha modernize etmiş olmaları da hoşuma gitti. Tabi Russel Crowe'un şaşırtmayan başarılı oyunculuğu da karatere sempati beslemenizi daha da kolaylaştırıyor.


Filmin önemli artılarından biri de kesinlikle ana kötüyü canlandıran Sofia Boutella. Kingsman: The Secret Service ve Star Trek: Beyond gibi yapımlarla adından bahsettiren ve yine bu filmde sahip olduğu sayılı repliğe(Ki çoğu eski Mısırcaydı) rağmen mimik ve hareketleriyle kendine hayran bıraktı beni. Tom Cruise derseniz, yine bildiğiniz her filmindeki klasik Tom Cruise. Hani şu, hafif belalı ama yeri geldiği zaman fedakarlık yapmasını bilen, suyun altında dakikalarca nefessiz kalmayı becerebilen, düşen bir uçakta panik yapmadan artistik hareketler yapabilen klasik ana çocuk. Tabi, oynadığı tek düze karakterlere rağmen 50 yaşını aşmış ve hala 30'luk oyuncuların yanında ana delikanlı rolünü oynamayı başaran ve kendi dublörlüğünü yapan Cruise'a bu noktadan sonra laf söylemek de bize düşmez.


The Mummy şuan ülkemizde vizyonda. Klişe senaryosuna, bazı bayık oyunculuklarına rağmen yine de izlerken beklentiyi yükseltmediğiniz taktirde sizi sürükleyen ve dehşet zevk veren bir film olmayı başarabilmiş. Efektleri, dublajı ve 3D'si de fena değildi. Hani boş vaktiniz falan varsa gidin, eğlenir, keyifli vakit geçirirsiniz. Ama izlenecek başka film mi yok derseniz, pek haksız sayılmazsınız.


Hiç yorum yok: