THE DEFENDERS 1. SEZON [D.İ.]- ''GÖZLER FRANK BABAYI ARAR...'' (SPOILER'SIZ)

Bakın size karşı açık olacağım. Aslında Marvel da, DC de aynı bokun laciverti. Son dönemde çıkardıkları filmlerin hepsi birbiri ile benzer içeriğe sahip, klişe işler olmaktan öteye gidemiyorlar. Ama benim gözümde Marvel'ı yarattığı birleşik evreniyle öne çıkaran bir şey var: Altyapı. Marvel bize bir şeyi izletmeden önce onun altyapısını kuruyor, seyirciyi gelecek olan şeye hazırlıyor. The Avengers'ı izlemeden önce tüm karakterlere bir film çekmesi ve hala da evrenini bir düzene göre şekillendiriyor olması, benim izlerken keyfimi arttıran detaylar. Çünkü teker teker solo filmini izlediğiniz, aşina olduğunuz karakterleri bir arada, etkileşim içinde izlemek dehşet keyif verici bir şey. En azından Avengers filminin bende oluşturduğu deneyim bu şekildeydi. Bu yüzden Daredevil'ın ilk sezonunu izlediğimden bu yana The Defenders'ı da merakla beklemekteydim. Çünkü The Defenders, Netflix-Marvel birlikteliğinin zirvesi olmalıydı. Dizi evreninin Avengers'ıydı. Final noktasıydı, yıllardır ilmik ilmik işlenmekte olan bir hikayenin son evresiydi. Kusursuz olmalıydı. Eh, görünüşe bakılırsa Marvel halen Daredevil ve Jessica Jones ile insanların beklentisini fazla yükseltmiş olmanın günahını çekiyor. 

The Defenders'ın en büyük günahı, yükselttiği tempoyla doğru düzgün başa çıkamamış olması. İlk iki bölümü yavaş ve sakin ilerleyen dizinin üçüncü bölümü, aksiyona giriş niteliği taşıyor. Bir kaç minik detay dışında da, dizi zaten 3. bölüm ile gerçekten başlıyor. 3. bölümün son 10 dakikası ile giderek artan tempo 7. bölüme kadar düzgün işlenebilmiş olmasına rağmen, dizinin finaline yaklaştıkça bir şeyler ters gitmeye başlıyor, niteliksiz sahne sayısı artışa geçiyor. Dizi kötü bir final yapmasa da, önceki bölümlerin kalitesine kurban gidiyor ve en vurucu bölüm olması gereken finali ''sıradan'' olmaktan öteye gidemiyor. Bu durum da, diziyi episodik incelediğinizde daha olumlu yorumlarda bulunurken, bir tekil olarak incelediğinizde daha çalkantılı düşünceler beslemenize sebep oluyor. 

Dizinin işleyişini bir kenara bırakıp, biraz da ekibimize göz atalım. The Defenders'ın şu noktaya kadar yaptığı en iyi şey karakterler arası dinamiği çok iyi yansıtabilmiş olmasıydı. Kendi dizilerindeki karakter gelişimlerini tamamlayan karakterlerimizin arasındaki ekip ruhu güzel işlenmişti. Iron Fist ve Luke Cage'in çizgi romanlarda da sürdüğü bilinen uzun süreli birlikteliklerine yapılan minik göndermeler çok hoştu. Hakeza Jessica Jones ve Luke Cage'in yarım kalan ilişkileri de bu dizi ile bir tabana oturtulmuş. Her ne kadar Claire karakterini sevsem de, Luke ile yaşamakta oldukları ilişkiyi onaylamadığımı söylemem gerek. Artık adam gibi bir Luke Cage-Jessica Jones ilişkisi görmek talebindeyim! 

Dizi 4 karakteri de yerinde kullanmış, fakat nasıl The Avengers filmlerinin odağı Iron Man ise, The Defenders'ın da odağı Daredevil'dı. Dizi Iron Fist'in üzerinden dönmekte ancak biz olayları çoğunlukla Matt'in perspektifinden izlemekteyiz. Bunun başlıca sebeplerinden biri Daredevil'ın ikinci sezonunda Matt'in kolarında can vermiş olan Elektra'nın geri dönmüş olması. Normalde karakteri sevmeme rağmen oyuncunun iticiliğinden midir nedir, bir türlü ısınamadım bu Elektra'ya. Dizinin son bölümlerinde tempoya zarar veren bariz sorunlardan biri de Matt ve Elektra'nın ilişkisinin çok ön plana çıkartılmasıydı. Yani bilemiyorum, Elektra'sız bir The Defenders dizisi daha mı güzel olurdu sanki, ne? 

Elektra'ya ve karakterin dizideki rolüne ne kadar ısınamadıysam, Iron Fist'i de bir o kadar çok sevdim. Grubun lideri olarak Daredevil benimsenmiş olsa da, aralarındaki dinamiği sağlayan Iron Fist olmuş. Sezonun ana konusunun Dany'e bağlanıyor oluşu, solo dizisini pek beğenememiş biri olarak beni zerre rahatsız etmedi. Karakterin solo dizisinde yenilen haltlar, gereksiz drama ve ucuz replikler çıkartıldığında elimizde mis gibi bir karakter kalıyormuş da, haberimiz yokmuş. O diziye ismini veren demir yumruğun bu dizi ile Dany için olağan bir haraktere dönüşmüş olması da beni mutlu etti. Umalım da Iron Fist ikinci sezonunda bu sempatikliğini kaybetmesin, tatlı tatlı izleyelim. 

Dizinin  tatmin olmadığım yönlerinden biri de dövüş sekanslarıydı. Bilemiyorum, belki Daredevil'ın iki sezondur bize tattırdığı o muhteşem dövüş kareografileri yüzünden çok şey bekleyen ben de olabilirim. Ama 3. bölüm sonu yaşanan koridor kavgası harici gaza geldiğim, gelebildiğim bir başka dövüş sekansı olmadı. Ancak dövüş sekansları bir yana, dizi sizi anlık sahnelerle hype yaptırmayı başarabiliyor. Bu noktada Jessica Jones'un karakterine ve sınırı belli olmayan güçlerine çok oynanmış. Karakterin gücünün sınırlarını keşfettiğimiz bazı sahneleri izlemesi çok keyifliydi. Kendi dizisinde üstün güçleri olan alkolik bir dedektif olarak takılan Jessica'nın parladığı bir kaç süper kahraman anlarına şahit oluyorsunuz. 

Diziyle ilgili söyleyebileceğim şeyler bu şekilde. Diziyi izlerken keyif almış olmama rağmen, finaline doğru temposunu düzgün ayarlayamayan ve yer ettiği bazı niteliksiz sahnelerin ve karakterlerin kurbanı olmuş. The Defenders'ı sevdim ve size öneriyorum. Ama olduğu şeyden çok daha iyisi olabileceğini ve bunca bekleyişten sonra da olması gerektiğini söylemem gerek. 

Hiç yorum yok: