HOLLYWOOD- BİR NETFLIX 'NASIL OLMALIYDI?' YAPIMI (SPOILER'SIZ)



Geçtiğimiz hafta Netflix üzerinden yayınlanan Hollywood dizisi, tanıtım kampanyasında paylaşılan renkli resimleri ve güzel bir dönem dizisi olacakmış izlenimi ile dikkatimi çekmişti. Hal böyle olunca ben de bir izleyeyim dedim. Peki dizi sırtlamaya çalıştığı mesajı seyirciye düzgün aktarabilen bir yapım mı?

Öncelikle diziyi eleştirmeye başlamadan biraz Hollywood'un tarihi ve etniklerin sektördeki yerinden kısaca bahsetmek istiyorum. Pek çoğunuz Amerikan İç Savaşı'ını duymuştur. Kuzeylilerin kazandığı savaş, Afro-Amerikanların ülke çapında özgürlüklerine kavuşmalarını ve bu konuda anayasal güvence elde etmelerini sağladı. Ancak özgürlük her zaman eşitlik anlamına gelmiyor. Siyahi bireyler anayasa önünde her ne kadar eşit gibi gözükse de beyazlar ve etniklerin arasındaki hiyerarşi farkı 1960'lara kadar ağırlığını korumaya devam etmiştir. Özellikle Güney Eyaletleri'nde yoğun olarak uygulanan Jim Crow Yasaları; ekonomide, eğitimde, askeriyede ve sosyal yaşamda zenciler ve beyazları ayırmış ve farklılaştırmıştır. Bu dönemde ırk ayrımının en yoğun görüldüğü yerlerden biri de eğlence sektörüdür. Sadece zencilerin değil, asyalıların ve hispaniklerin de sadece belirli sterotipler olarak yer aldığı filmler, ana akım sinemayı oluşturmaktaydı. Asyalılar abartılı makyajları olan karikatürleştirilmiş hallerini, zenciler ise Beyaz Amerikalıların aşk hikayelerindeki komiklik yapan, işleri eline yüzüne bulaştıran sakar hizmetçi rollerini canlandırmaktaydı. Bu performanslardan belki de en ünlüsü Hattie Mcdaniel'ın canlandırdığı Mammy karakteridir. Kendisi Gone With the Wind filmindeki performansı ile Oscar'a aday olan ilk siyahi olsa da ne filmin galasına gidebilmiş, ne de ödülü kazandığı açıklanana kadar ödül gecesinin gerçekleştirildiği otele alınmıştır. Ondan sonra herhangi başka bir zencinin aday olması için 15 yıl, bir zenci kadının ödülü kazanabilmesi içinse tam 50 yıl geçmesi gerekmiştir.


Hollywood, yaşadığımız dünyanın sırf birine ten rengi ya da cinsel yönelimi farklı diye gösterdiği adaletsizliğe karşı optimistik bir 'What If' yapımı olarak dizayn edilmiş. Yapım 1940'ların sonunda geçiyor ve Hollywood tarihinin siyahi başrolü olan ilk filmi Meg'in yapılışındaki fedakarlıkları konu alıyor. Açıkcası dizinin kendine seçtiği konuyu çok beğendiğimi söylemem lazım. İnsanlığın geçmişteki kolektif hataları çok yerinde eleştirilerle ele alınmış, etnik ve eşcinsel bireylerin gördüğü sosyal istismar güzelce işlenmiş. Ancak dizi, bir noktadan sonra kendini fazla zorlamaya başlıyor ve optimistik havasının yerini zorlama ama kolay tahmin edilebilir bir gerçeklik alıyor. 


Dizi ayrıca oyuncu performasları açısından çok karışık bir durumda bana kalırsa. Dizinin ana kadrosu görece genç ve tecrübesiz oyunculardan seçilmiş ve oyuncuların tecrübesizlikleri ne yazık ki izlerken gözünüze çok çarpıyor. Öte yandan daha arkaplan rolleri oynayan oyuncuların çoğunu izlemekten keyif aldığımı söylemem gerek. Özellikle Dick Samuels performansıyla Joe Mantello ve Ernie West performansıyla Dylan McDermott'u çok başarılı buldum. Dizinin bazı senaryo seçimlerini ve ana kadronun oyunculuklarını beğenmemiş olsam da diziyi benim için artı tarafına taşıyan yönlerinin daha ağır bastığını düşünüyorum. Dizi görsel ve işitsel olarak beni benden aldı diyebilirim. 50'ler Amerika'sı olabilecek en mükemmel şekilde yansıtılmış, sahnelerin renk uyumları tek kelime ile mükemmeldi. Ayrıca dizinin müziklerinin yapılmasında emeği geçen tüm bestecileri de tebrik ediyorum, uzun süredir bu kadar güzel bir soundtrack dinlememiştim.

Sonuç olarak şunu diyebilirim ki; diziyi hala izlemediyseniz kesinlikle öneririm. Ha izlediyseniz de gelin yorumlarda Hollywood hakkındaki yorumlarınızı bizimle paylaşın. Beğendiniz mi, yoksa bir Netflix seri üretimi diziyle mi karşı karşıyayız? 


Hiç yorum yok: