VAY A.M.K.- SAYI 3(AĞUSTOS 2017)
''Katakülleye Gelmiş''- Nafiz Şen
Oğuzhan ile izledik. Çok kısa ve katakülleye geldi bitti her şey. Fragman da Idris'in 1, 2 saniyelik silah hareketlerini yutturmuşlar bize. Filmi beğenmeme nedenim evrenin kötü olması. Ne yapmışsın be böyle Stephen reyiz...
''Ellerine Yüzlerine Bulaştırmışlar''- Caner Alpayman
Çok fazla şey yapabilecek imkanları varken çok az şey yapıp yaptıklarını da ellerine yüzlerine bulaştırmışlar. Klasik bir kitap filmi olmuş.
''King'in Şaheseriyle Sadece İsimler Benzeşiyor''- Aykut Güven
Kitabını okuyanlar için berbat, okumayanlar için de kötü bir film olmuş. Sadece oyunculuklar iyi, Matthew çok iyi bir Siyahlı Adam olmuş. onun dışında King'in şaheseriyle sadece isimler benzeşiyor.
''Olmamış''- Ömer Çalışkan
Kitabını okumadan gidenlerin de bir kısmı beğenmedi. Hiç iyi değildi benim gözümde, olmamış. Bu kitap böyle çevrilmemeliydi.
Çünkü bu da efsaneler arasında yer edindi.
Aslında konusu tam da bu zamanlara hitap ediyor, tabi biraz daha ilerisi. Artık teknoloji çok ileride ve insanlar NerveGear adındaki aleti kafalarına geçirip beyin güçleriyle tamamen açık dünyada takılabiliyorlar. Hatta o kadar açık ki gerçek dünyadan bile daha özgür bir şekilde. O yüzden de tahmin edebileceğiniz gibi sanal evrende kalmak isteyenler bile var.
Anime de adını serideki oyundan alıyor. Sword Art Online; yeni çıkmış, herkesin almak istediği ve bağımlısı olabileceğiniz bir açık dünya oyunu. Anime'nin başladığı sırada oyun yeni açık betaya sürülüyor ama bizim baş karakterimiz betada da oynadığı için biraz daha iyi ve tecrübeli.
Oyunu anlatmak gerekirse, oyunda yüz tane kat var ve her katın ayrı Boss'u var. Adından da anlaşıldığı üzere kılıçlarınız ana silahınız. Normal olarak katlar git gide zorlaşıyor. Yaşam yerleri, silah satanlar, yemek pişirip satanlar yani aynı normal hayat gibi meslekler var ama hedefiniz en son kata ulaşmak ve çok daha vahşi hali. Level atlamak için zindanlar var ve de birlik olabileceğiniz loncalar. Kendi karakterinizi, yaşınızı ve tipinizi ayarlayabiliyorsunuz. Tamamen gerçekçi ve beyin gücüyle de olsa kendini kız veya erkek gibi gösterenler var. Aslında aynı Metin2 gibi ama çok ileri versiyonu olduğunu söyleyebiliriz. Bir de kendimiz beynimiz ile kontrol ediyoruz. Son derece gerçekçi grafikler olduğunu da söyleyelim yani şu an yazıyı okurken aklınızda GTA V grafiklerini canlandırmayın, tamamen gerçek hayatı canlandırın. Gerçi anime olduğundan bizim için her türlü animasyon ama neyse...
Oyunu oynamak için kafamıza kask taskmamız gerektiğini söylemiştim. Bu bilgi aklınızda bulunsun ve SAO'nun asıl olayına geçelim. Baş karakterimiz Kirito, açık betanın ilk gününde oyunda çıkış butonun olmadığını görür. Bundan hemen sonra tüm oyuncular ana yere (base)'e ışınlanır.
Herkes şaşkın biçimdeyken gösterişli bir şekilde oyunun yaratıcısı Kayaba Akihiko ortaya çıkar.
Oyundan, oyunu bitirmeden çıkamayacaklarını söyler. Bu arada betada gelinebilen en yüksek nokta dokuzuncu kat. Ardından herkesin çantasına ayna düşer ve herkes gerçek hayattaki halinde.
Eğer burada ölürsen, gerçek hayatta da ölürsün. Yani anlayacağınız tamamen gerçekçilik.
Bizim baş karakter Kirito'nun da amacı doğal olarak oyunu bitirmek ve gerçek hayatına geri kavuşmak ama inanın, sonu klişe bitmiyor. Hiç tahmin edemeyeceğiniz şekilde bitiyor. Tüm anime boyunca sadece bu oyunu da göstermiyorlar. Yani olaylar olaylar...
Spoiler vermeden anlatabileceklerim bu kadar. Anime ve manganın güncelliği hakkında ise anime de manga da hala devam ediyor. Üçüncü sezon bayağıdır bekleniyor ama geleceği kesin.
Bir tane de öneri vereyim, animeyi bin kat daha güzel hatırlamak istiyorsanız 1.sezon 13.bölümde bırakın. Aynen final tadını verecektir.
IMDB Top 250’de uzun süre birinci olarak
kalmasından sonra ikinciliğe (Esaretin Bedeli ilk sırada) düşmesine rağmen
benim için Godfather hala listelerin birincidir.
Filmin kısa hikayesini anlatacak olursam.
Film genel olarak Amerika’da yaşayan Bir Sicilya mafya ailesindeki aile
babasının ailesiyle olan ilişkisini ve mafyavari sorunları ele alıyor. Filmin
senaryosu Baba’ya Türk’ün uyuşturucu ticareti teklifi yapması ile başlıyor.
Bunu reddeden Baba (Vito Corleone) ilerleyen günlerde Türk tarafından ofisinin
önünde vurdurulur. Hikayenin böyle gelişmesi sonucu daha önce karanlık işlere
hiç bulaşmamış, babanın en çok sevdiği ama en az iletişim kurduğu oğlu babanın
koltuğuna geçer. Abisi Santino ise aşırı sinirli biri olması ve kinlenmesi sonucu bir tuzağa düşürülüp
yolda bir geçişte öldürülür. Sonraki günlerde hem Babasının hem de abisinin
intikamını almak isteyen Michael kardeşimiz Türk ile önceden istihbaratını
aldığı bir restaurantta buluşur ve Türk’ü ve Türk’ten rüşvet alan Komiseri
oracıkta öldürüverir. Komiser öldürmek büyük bir suç olduğu için ve diğer mafya
aileleri tarafından öldürülmemek için uzun bir süre bir köyde kaçak hayatı
yaşar. Geri döndüğündeyse işlerin çoğu çözülmüş ve babası iyileşmiş olarak
babasıyla birlikte masada ailesini temsil eder.
Bu kısa özetten sonra konumuza dönelim.
Aslında filmin başında bir adamın babadan yardım istemeye geldiğine söylediği
bir söz vardır: “Amerika’ya inanıyorum.” Bu söz Don Vito
Corleone’yi etkileyen önemli sözlerden biridir. Çünkü Don Amerika’ya güvenmez,
sonuçta kendisi bir Sicilyalıdır. Ama Don yinede adama yardım elini uzatır.
Burada Don’un başka bir önemli sözü vardır: “Bir gün, tabii o gün hiç
gelmeyebilir, bu iyiliğimin karşılığı olarak sizden küçük bir yardım
isteyebilirim.” Bu sözü onu mafya aleminde Baba yapan bana göre en önemli
sözlerdendir.
Bunun dışında “Ona reddedemeyeceği bir
teklif yapacağım.”
“On dakika içinde bu kağıdın üstünde iki
şeyden birini göreceğim: Ya imzanı ya da beynini!”
“Neden polise gittiniz? Neden önce bana
gelmediniz?” gibi birçok sözle o zamanın Amerika’sında ve Long Beach çevresinde
hayatın nasıl işlediğini anlatmaya çalışmıştır.
Bunların dışında Godfather kendinden
sonraki bütün mafya filmlerine gerek senaryo gerekse işleyiş olarak ilham
kaynağı olmuştur. Üzülerek söylüyorum ki birinci filmin akışı ve senaryosundan
sonra ikinci filmin ki o kadar güzel gelmeyebilir. Bu iki filmden sonra ise
üçüncü film için kesinlikle vasat diyebiliriz.
Bu kadar anlattıktan sonra bana en son
olarak Mario Puzo iyi yazmış, F.F. Coppola güzel yönetmiş, Size de 3 saat
filmin keyfini çıkarın demek düşer.
1- Crisis on Infinite Earths
DC'nin Multiverse'ü nasıl kullandığını hepimiz biliyoruz. Crisis on Infinite Earth'te de Multiverse'ün en iyi kullanıldığı hikayelerden biri. Earth-3 evreninde başlıyoruz hikayemize. Bu evren aynı zamanda Crmie Syndicate'in ana evreni. Crmie Syndicate evrenlerini korumaya çalışıyorlar ancak başarısız oluyorlar ve Earth-3 evreni yok oluyor. Koruyuclardan biri olan Alexander Luthor ise oğlunu kurtarmak için Jor-El gibi oğlunu bir kapsüle koyup gönderiyor. Böylece olaylar gelişiyor.
DCEU'da bunu güzel bir şekilde işleyebilirler ancak hikayede o kadar çok karakter var ki, 1 filme sığdıramazlar diye düşünüyorum. Bu filmle beraber DCEU'ya "Multiverse" kavramı gelmiş olur ve başka evrenlerdeki birçok güzel karakteri DCEU'da görebiliriz. Ayrıca sinema tarihinde unutulmayacak birçok sahne olacaktır filmde.
2-Barry Allen'ın dönüşü(Return of Barry Allen)
Crisis on Infinite Earths hikayesinde Barry'nin kayboluşu yüzünden yerini Wally almıştı ve bu yüzen uzun süre Barry'i görememiştik. Anti-Monitor'un Anti-Matter makinesini durdurmak için koşmaya başladığında o kadar hızlandı ki zamanda geriye gitti. Uzun bir süre sonra geri geldi ve Wally'le beraber Flash olmaya devam ettiler.
Bunun DCEU'ya aktarılması için birkaç yıl lazım. Ancak bunu eninde sonunda göreceğimiz kesin. Şimdilik tek yapmamız gereken şey beklemek.
3-Red Son
Alternatif bir evrende Superman'in kapsülü Smallville'e değilde Sovyet Rusya'ya düşüyor ve o dönem komunizmin etkisi altında olan Rusya'da, bir komunist olarak yetiştiriliyor. Devletine sadık olan Superman, komunizm'in en büyük savunucularından oluyor.
DC hayranlarının en sevdiği hikayelerden olan Red Son'ın beyaz perdeye aktarılması hem WB'nin işine yarayacaktır hem de bizleri sevindirecektir.
4-Button
Biraz da yeni hikayelere değinelim. Flashpoint'i Rebirth'te bile hissettiren Button'u DCEU'da görmek çok iyi olur. Flashpoint filminin geleceği kesin zaten. Üstüne bir de Button görürsek hiç de kötü olmaz.
Bir yazımda E3 konferanslarından detaya girmeden bahsetmiştim. Vay A.M.K.'ın bu sayısında konferasta adı geçen bu oyunlardan gözüme çarpan bazılarına hafiften değineceğim.
Wolfenstein: The New Colossus
Geleceği E3 2016'da bir easter egg olarak belirtilen Wolfenstein: The New Colossus, Bethesda'nın çöp gibi olan konferansını toparlayan iki oyundan biriydi. The New Order'a bayılan ben, bu oyunu merakla bekliyorum. Grafiğin daha da iyileşmesi, daha da akıcı bir oyun vaadeden oynanışlarıyla birazcık Nazi öldürmek için bir kenarda bekliyoruz efenim. (Call Of Duty de oyununa Nazi amblemi koymaya korksun.)
The Evil Within 2
Bethesda konferansını toparlayan diğer oyunda budur efenim. Öncelikle ben ilk oyunun bir kısmını izlemiş, ancak pekte hoşuna gitmemiş biriyim. Ancak bu oyunun etkileyici fragmanı beni bu oyuna çekti. Bakalım çıkınca önceki oyun gibi mi olacak yoksa benim beklediğim gibi olacak, göreceğiz.
A Way Out
Kesinlikle EA konferansının en farklı oyunu, E3'ün ise en farklı oyunlarından biriydi bana sorarsanız A Way Out. Mekanikleri özellikle oyunu ilginç kılıyor. Oyunun tamamen CO-OP üzerine kurulması, bir oyuncu ara sahnedeyken diğerinin aynı zamanda oynayabilmesi, yapımcının iddiasına göre hiçbir şekilde aynı animasyonu tekrar görmeyeceğimiz bizi heyecanlandırıyor, bakalım fos mu çıkacak.
God of War
E3 2017 diyoruz, bu müthiş oyundan bahsetmemek olmaz. PS4 için aşırı iyi grafikleri ve adının God of War olması dolayısıyla bu oyun hakkında çok bir şey söylemeye gerek yok efendim. 2018'in ilk aylarını büyük bir merakla bekliyoruz. (Biz God of War'ı beklerken bir şey de bizi bekliyor o zamanlar ama bakalım hayırlısı)
Spider-Man
Öncelikle şüphesiz siz, geek alemini en çok ilgilendiren oyun bu olsa gerek. Grafikleriyle, Arkham oyunlarından çıkma dövüş mekanikleriyle (Kesinlikle kötü bir şey değil, tam tersine çok iyi), vaadettiği ilginç hikayesiyle hak ettiğimiz bir Marvel oyunu (Biliyorsunuz ki iyi oyunları parmakla sayılı kendilerinin) yaklaşıyor gibi görünüyor. Bununda 2018 olması, benim için çok güzel bir Marvel yılı olmasına işaret herhalde.
Metro: Exodus
Ben aşırı Metro oyunu hayranı değilimdir. Ancak Exodus'un duyurusunun ardından hepsini oynayasım geldi. Tek kelime ile harika gözüküyor ve benim için Microsoft konferansının en iyisi ve en güzel süpriziydi.
1 yorum:
Godfather yazısı güzelmiş :D
Yorum Gönder