HARRY POTTER AND THE SORCERER'S STONE[F.İ.]-''VE BÜYÜ BAŞLAR!''
Labels:
Film İncelemeleri,
Harry Potter,
Harry Potter and the Sorcerer's Stone,
Harry Potter Maratonu,
Wizarding World
Sizlerle minik bir sırrımı paylaşmak istiyorum: Harry Potter'dan oldum olası hep nefret etmişimdir. Sadece iki kitabını okumuş ve hiç bir filmini seyretmemiş biri olmama rağmen, bu kadarı bile bana yetmiş, devamını getirememiştim. Ancak hem kendisine çok büyük bir hayranlık beslediğim Eddie Redmayne'in başrolünde olacağı Wizarding World evreninde geçen Fantastik Canavarlar Nelerdir ve Nerelerde Bulunurlar? filmini izlemeyi düşünüyor olmam hem de izlediğim fragmanların beni hayli bir gaza getirdiği gerçeğini göz önünde bulundurarak ilk filminden başlayarak Harry Potter film serisini izlemeye ve teker teker buraya aktarmaya karar verdim. Tabi, ilk durağım da haliyle ilk film olan Harry Potter ve Felsefe Taşı oldu. Ve size rahatlıkla söyleyebilirim ki, film beklediğimden ve bekleyebileceğimden kesinlikle daha güzeldi. O zamanın CGI manyaklığı ile ucuza getirilmiş bir kaç sahne ve bazı noktalardaki uzuc oyunculuk haricinde gayet güzeldi. Daha detaylı bir incelemeye geçmeden filmin konusuna kısa bir özet geçelim;
Film tahmin edebileceğiniz üzere alnında şimşek şeklinde bir yara izi bulunan küçük arkadaşımız Harry Potter'ın Hogwarts'ta geçirdiği ilk yılı ve burada edindiği arkadaşları Hermione ve Ron üzerine kurulu. Baş karakterimiz Harry, ünlü-msü oyuncu Daniel Radcliffe tarafından canlandırılmakta. Kendisinin en bilinen işi Harry Potter olsa da sima olarak dünyaca meşhur aktör, adından seri sonrası pek de bahsettirememiş, daha doğrusu bahsettirmemiş. Gayet yetenekli bulduğum ve o yaştaki bir çocuğun Türk dizilerinde sergileyeceği donuk performans aklıma geldikçe, daha da mutlu oluyorum. Hakeza Emma Watson ve Rupert Grint'in de performansları bir o kadar başarılı. Kısaca genç kadrosu ile benden ilk pozitif notunu almayı başarabilen film, işlediği konu ile bir başka + daha kapıveriyor. Sizlere yukarıda da bahsettiğim gibi, ilk iki kitabı çok önceden okumuştum ve hatırladığım kadarıyla kitap, film ile neredeyse bire bir ilerlemekte. Toplamda iki buçuk saat süren filmde sadece minik ve konu akışını aşırı etkilemeyen detaylar çıkarılmış. Mesela film konuya direk Hagrid'in Harry Potter'ı teyzesi ve eniştesinin yanına getirdiği sahne ile başlarken, kitap olayın öncesinden başlayarak, konuya Vernon eniştenin yaşadığı gün ve Harry ile ilgili duyduğu fısıltılara verdiği tepki ile başlıyor. Kapılarına bırakılan Harry'i istemeden de olsa alan Dursley ailesi, onu sanki zorunluluk esası ile bakıyormuş gibi hep ikinci plana atar, şişman oğullarının eski kıyaftlerini giydirir hatta ona bir oda vermeyip merdiven altındaki dolapta yaşatırlar. Peki bunun asıl sebebi Dursley'lerin kötü insanlar olmaları mıdır? Eh, kötü diyemesek de gıcık kişiliklere sahip bu insanların Harry'e kötü davranmalarının sebebi onun sahip olduğu gücü bilmeleri ve potensiyelinden korkuyor olmalarıdır. Çünkü gençken kız kardeşine Hogwarts'tan gelen okul davetiyesi ile anne babasının gözdesi haline gelen kardeşini kıskanan Petunia teyze, bu hatırası aklına geldikçe Harry'e kötü davranmakta ve ona baktıkça kardeşi Lilly'i hatırlamaktadır. Aynı mektuptan Harry'e gelmesi üzerine bu anısı depreşen Petunia teyze ve eşi Vernon mektuplar daha Harry onları okuma fırsatı bulmadan yok etmeye başlarlar. Ancak posta servisi yapılmayan pazar günleri bile sürüyle mektup almaya başlayan çift ne yazık ki pes etmek bilmez. Hatta olay o kadar şahsileşir ki, Vernon ailesi ve Harry'i de yanında alarak ıssız bir klubeye yerleşir. Ancak Harry'nin 11 yaşına girdiği gün Hagrid o eve baskın yapar ve Harry'i de oradan alarak Hogwarts'a doğru yola koyulur. Açıkçası bu noktada belirtmem gerekecek, ben Hagrid karakterinden bir hayli zevk aldım. Samimi, sakar ve yufka yürekli bir dev olan Hagrid, GOT izleyenler için Hodor'a yakın bir tasfir olarak anlatılabilir. Tabi, Hagrid, Hodor'dan önce yaratıldı ya, o da ayrı mesele.
Eğer 2016 yılı bakımında düşünürsek aslında çok klişe bir öykü üzerinden ilerlemektedir hikaye. Seçilmiş kişi, 2 erkek 1 kız, kötü gibi görünmesine rağmen aslında iyi çıkan karakter ve yok edilmesi gereken önceden iyi olmasına rağmen kötülerin tarafına geçen şeytani karakter klişeleri birleştirilerek önümüze sunulmuştur. Ancak unutmamak gerekir ki, ben de zaten filmi özellikle bu sebepten ötürü istediğim kadar eleştirememekteyim, ilk kitap 1997 yılında basılmış, ilk film ise 2001 yılında gösterime girmiş. Yani aslında şöyle demek daha doğru olacaktır: Harry Potter pek çok klişe içermektedir, ancak bu klişelerin pek çoğunu sinema tarihinde ilk kullanan filmlerden biri de ta kendisidir!
Fark ettiyseniz bu noktaya kadar filmi övdüm, ancak bir-iki canımı sıkan minik şeyden de bahsetmeden edemeyeceğim ne yazık ki. Dediğim gibi Harry Potter'ın ilk filmi sinema tarihine pek çok önemli hikaye gidişat yöntemi kazandırmış olsa da aynı zamanda çıktığı yıllardaki CGI manyaklığı ile gereksiz yerlerde gereksiz CGI kullanımı ile de gözlerimin yerlerinden çıkıp sessizce uzaklaşmalarına sebep oldu. Ya tamam anlıyorum, o dönem daha yeni yeni gelişiyor efekt teknolojisi, ama her sahnede de bu kadar çok kullanmanın ne lüzmü var canım?! Mesela aynı yıl çıkan ilk Lord of the Rings filmine baktığımız zaman, daha kısıtlı bir bütçe ile nasıl harikalar çıkarılabileceğini görüyorsunuz, ki Lord of the Rİngs serisi kesinlikle Harry Potter'dan daha çok efekt gerektiren bir seriydi.
Kısacası, daha ilk filminden beni hayal kırıklığına uğratmayan Harry Potter serisi yaptığı güzel ve insanın içini ısıtan başlangıcı ile, beni ikinci filmini de izlemeye teşvik etti. Yarın izlemeye düşündüğüm filme ne zaman bir inceme yazarım emin değilim ama yaptığım plana göre en azından haftasonuna kadar yetiştirmeyi planlıyorum. O zaman, Harry Potter ve Sırlar Odası'nın incelemesine kadar şimdilik görüşmek üzere!
Eğer 2016 yılı bakımında düşünürsek aslında çok klişe bir öykü üzerinden ilerlemektedir hikaye. Seçilmiş kişi, 2 erkek 1 kız, kötü gibi görünmesine rağmen aslında iyi çıkan karakter ve yok edilmesi gereken önceden iyi olmasına rağmen kötülerin tarafına geçen şeytani karakter klişeleri birleştirilerek önümüze sunulmuştur. Ancak unutmamak gerekir ki, ben de zaten filmi özellikle bu sebepten ötürü istediğim kadar eleştirememekteyim, ilk kitap 1997 yılında basılmış, ilk film ise 2001 yılında gösterime girmiş. Yani aslında şöyle demek daha doğru olacaktır: Harry Potter pek çok klişe içermektedir, ancak bu klişelerin pek çoğunu sinema tarihinde ilk kullanan filmlerden biri de ta kendisidir!
Bulutların arkasında saklanmış, devasa büyücülük okulu Hogwards... |
Kısacası, daha ilk filminden beni hayal kırıklığına uğratmayan Harry Potter serisi yaptığı güzel ve insanın içini ısıtan başlangıcı ile, beni ikinci filmini de izlemeye teşvik etti. Yarın izlemeye düşündüğüm filme ne zaman bir inceme yazarım emin değilim ama yaptığım plana göre en azından haftasonuna kadar yetiştirmeyi planlıyorum. O zaman, Harry Potter ve Sırlar Odası'nın incelemesine kadar şimdilik görüşmek üzere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder