ISSIZ ADAM[F.İ.]- '' HERKES KENDİSİNE AĞLIYOR FİLMİN SONUNDA''

Çağan Irmak’ın kentin yalnızlaştırdığı ıssız bir adamla, yeni ilişkilerden çekinen, kendi dünyasında yaşamaya başlamış bir kadının aşk hikayesini merkezine oturttuğu bir film Issız Adam.
Şununla başlamak istiyorum; Çağan Irmak benim için hiçbir zaman olay hikayesi yazabilen bir yönetmen olmadı. Onun hikayeleri hep karakterleri üzerinden eviriliyordu. Çağan Irmak her gün sokakta yanından geçtiğiniz insanların, belki ailenizin, belki de sizin hikâyenizi anlatır filmlerinde. Babam Ve Oğlum da böyleydi, Dedemin İnsanları da. Issız Adam ise Çağan Irmak’ın karakterleri üzerinde en çok durduğu film. Zaten filmin eksiği de buradan kaynaklanıyor. Film karakterlerine bu kadar kafayı takmışken, onların etrafında dönecek bir hikayeye sahip olamıyor.
Alper de Ada da İstanbul’da yüzlercesini bulabileceğiniz kadar sıradan, ama bir o kadar da şahsına münhasır, karmaşık karakterler. Filmin merkezine oturttuğu bu iki karakteri haricinde ise başka bir karakteri yok. Alper’in annesi de dahil ara ara gözüken bütün karakterler tek boyutlu, oldukça yüzeysel kimseler.

Filmin asıl derdi yalnızlık, daha doğrusu ıssızlıkla. Alper; anlamsız ve duygusuz tek kişilik ilişkilerle kendini oyalamaya çalışan, bolca alkol, plak ve yalnızlıkla yaşayan bir karakter..
Ada ise daha önce bir erkek tarafından terk edilmiş. Hala bunun yüküyle yaşadığı için kendisi de erkeklerden olabildiğince uzak duruyor. Çocuklara kıyafetler diktiği ufak dükkanında, kendi çapında sevimli bir hayat yaşıyor Ada.

Ada’yla Alper’in ilk karşılaşması ise çoğu kişi için filmin problemlerinden biri. Alper’in, Ada’nın peşinden koşması ve onu etkilemeye çalışmasının karakterine aykırı olduğunu söylüyorlar haklı olarak. Ben ise olaya biraz daha farklı bir gözle bakıyorum. Bana göre de Alper’in karakterine aykırı bir hareket, ancak kendisi de bunun farkında. Kendisi de neler olduğunu anlamadığı bir yokuştan aşağı doğru iniyor. ‘Falling in love’ derler ya, Alper’in düşüşü de burada başlıyor işte. Ama kendisini tutamıyor, karakteristik özellikleri imdadına yetişip onu kurtaramıyor. Alper hayatında ilk defa aşık oluyor.


Ada’yla ilgili sıkıntı ise daha haklı. Alper’le Ada daha yeni tanışmışken, yeni bir ilişkiye bu kadar karşı çıkan Ada’nın ilk buluşmada Alper’in evine gitmesi, üstelik bir de onunla yatması karakterine cidden çok aykırı. Bu seferkinin bahanesi yok.
Alper ve Ada birlikte ilk gecelerini geçirdikten sonra ikilinin aşkları iyice alevleniyor. Bir ilişkinin içinde buluyorlar kendilerini.

Buradan filmin sonuna atlayabiliriz çünkü gerçekten hiçbir şey olmuyor filmde. Bir ara Alper’in annesinin şehre gelmesi ve bunun üzerinden yersiz; kırsal yaşam, kentsel yaşam çatışması işleniyor. 


Aslında annenin ziyaretinin asıl amacı bu değil. Bu olayın işlenmesinin asıl sebebi Alper’e ne kadar ciddi bir ilişkinin içinde olduğunu, bu işin sonunun evlilik olduğunu hatırlatmak.

Sonra ne olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Alper, Ada’dan ayrılıyor.

Bu arada hemen bir parantez açmak istiyorum; hem Melis Birkan’ın hem de Cemal Hünal’ın oyunculukları çok iyi, çok doğal. Size hangi hissi vermek isterlerse veriyorlar. Özellikle final sahnesinde, konuşmadan da, sadece bakarak çok şey anlatıyor oyuncular. Ben Melis Birkan’ın oyunculuğunu bir tık daha beğendim bu arada.

Alper ve Adanın ilişkisini Ada’nın isminden yola çıkarak anlatabiliriz aslında. Alper teknesiyle birlikte uçsuz bucaksız bir denizde kaybolmuştur. Nereye gideceğini, ne yapacağını bilemez. Yine de bir gün bir ada çıkar karşısına. Alper Ada’ya doğru yol alır. Ada’yı evi olarak benimser ve orada yaşamaya başlar. Ancak Alper; denizde yaşamaya bağımlı olmuştur. Denizden kasıt tek gecelik anlamsız ilişkiler değildir. Denizden kasıt; yalnız bir hayattır. Bu yüzden bir süre sonra Ada’yı terk eder. Bilmediği şey ise, teknesinin su almaya başlamış ve batmak üzere olmasıdır.


Ada aslında Alper’in onu terk edişinden hemen sonra özetliyor Alper’in karakterini; ‘’Karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor, ama sen öldüğünün farkında bile değilsin.’’

Filmin finaline geliyoruz. Issız Adam’ın tüm Türkiye’nin aklına kazınmasının ana sebebi burası işte. 

Alper ve Ada ayrılalı birkaç yıl geçmiştir. Ada o sırada başka bir adamla evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, hayatına devam etmektedir. Alper ise Ada’dan önce nasılsa öyledir, sadece Ada’nın hatırası ve tekrar sahip olamayacağı güzel günleriyle daha da darmadağın olmuştur. Yapayalnızdır Alper.

Filmin finalinin üstünde çok da durmaya gerek yok aslında. O kadar kısa sürede, anlatmak istediği her şeyi anlatıyor. Uyandırmak istediği bütün duyguları uyandırıyor. Bütün izleyicilerin farklı bir yerine dokunuyor final. Filmin finali aslında Ada için ikinci el kitap almak ne ise, Çağan Irmak için de o. İzleyicilerinin hayatına giriyor. Kalplerinin en zayıf noktasını alıyor ve onu açığa çıkartıyor. İzleyen herkesten farklı bir hikâye çıkıyor; tıpkı ikinci el kitaplardaki gibi. Herkes kendisine ağlıyor filmin sonunda.

Filmin tatlı soundtrackinden bir parçayla bitiriyorum yazıyı. Eğer siz de ıssız bir adamsanız, Ada’nızı bulduğunuzda orayı terk etmeyin sakın.

Hiç yorum yok: