Dizilerle pek aram yoktur. Şimdiye kadar sürekli takip etmiş bulunduğum dizi sayısı da bir elin parmaklarını geçmez. Hal böyleyken, Gotham gibi eleştirmenlerin ve izleyenlerinin gözünde ortalama sayılan bir diziye başlamam da pek kolay olmadı. Ama Batman v Superman sonrası Batman' e ve Gotham' a olan açlığımı bir şekilde dindirmem gerekiyordu ve bende yayınlanmaya başlamasından 2 yıl sonra Gotham dizisine başlayayım dedim. Ve size şunu söyleyebilirim: Diziyi Batman veya Bruce Wayne' e dair bir şeyler görmek amacıyla izlemeyin. O zaman bulduğunuz şey sizi hüsrana uğratacaktır. Adı üstünde dizi size Gotham' ı, Jim Gordon' ın perspektifinden çok akıcı ve zevkli bir şekilde anlatıyor. İlk bölüm, size izlemeye değer bir şeyler veriyor ve sizde sonraki bölümü izleme isteği uyandırıyor.
Dizi, trilyonuncu kez gördüğümüz Martha ve Thomas Wayne cinayeti ile başlıyor. Hikaye birebir kopyalanmış, tabi bir farkla: Olaylara, o zaman daha çocuk haliyle insanların sütünü falan çalan Selina Kyle (Catwoman) şahit oluyor. Aslında ikonik Batman kötü adamlarını bu kadar erken kullanmaları, diziyi izlemeden önce bende bir önyargı oluşturmuştu. Ancak diziyi izledikçe, bu karakterleri olaya ustalıkla dahil ettiklerini fark ediyorsunuz. Selina' yı diyolog halinde görmesek de dizinin biraz daha ön planında bulunan Penguin' in kazanma hırsı ve gücün vahşiliğine olan yatkınlığı bizlere güzel yansıtılmış. Polis departmanında çalışan bizim ikonik Batman kötüsü The Riddler olarak tanıdığımız Edward Nygma ve gelecekte Poison Ivy' e dönüşecek olan Ivy Pepper karakerleriyle ilgili olarak ise özdeşleştikleri özelliklerine yaptıkları minik referanslardan daha ileri gidilmemiş. Nygma' yı bilmem ama Ivy büyük ihtimalle motivasyonunu babasının haksız yere kurban gitmesinden alacak. (Küçücük velet Jim Gordon' a P*ç dedi ya la...)
Benim görmekten en mutluluk duyduğum karakterlerden biri de Harvey Bullock oldu kesinlikle. Özellikle New 52 Batman serisinde kendisine baya ısındığım karakteri dizide görmeyi beklemiyordum, görünce şok oldum ve bir yandan da çok sevindim. Ayrıca şimdilik Jim ile güzel bir ekip oluşturduklarını düşünüyorum. Jim demişken, adamın sesini ilk duyduğum da bayaa tanıdık gelmişti, biraz araştırınca öğrendim ki adam Batman: Year One animasyonunda da Batman' i seslendirmiş. Ehe ehe, demek ki neymiş, neyim değil ne olacağım demeliymişiz...Öhöm, konuya da gelecek olursak, biraz durgun olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Kesinlikle sıkıcı bir bölüm değildi ama aşırı gıcık kaptığım Fish Mooney karakteri yerine daha fazla Penguin sahnesi görsek ne olurdu sanki? Neyse, ileride düzeltirler bunu umarım. Bunun dışında Bruce Wayne' in içinde büyümeye başlayan korku ve intikam duyguları, Barbara' nın yaşamış olduğu lezbiyen ilişkisi(Yani Galiba?), Jim' in ordu geçmişi minik diyaloglarla seyirciye alttan alttan verilmeye başlanmış. Ancak olaylar neden 1950' lerde falan değil de günümüze yakın bir tarihte geçiyor anlamış değilim. Açıkçası bu detayın pek hoşuma gittiği söylenemez ama şimdilik benim için o kadar da önemli değil.
Gotham dizisi olağanüstü bir başlangış yapmasa da, sonraki bölümü izlemem için bende merak uyandırdı. Böyle bir çizgide gitmeye devam ettiği sürece sıkıldığımda izleyeceğim bir dizi oldu benim için Gotham.
NOT: Alfredi oynayan abi, herhalde Bruce Wayne' ın çocukluğundaki haline bu kadar benzeyebilirdi. Bir tek keçi sakalı eksik, o da çıkar yakında...
Dizi, trilyonuncu kez gördüğümüz Martha ve Thomas Wayne cinayeti ile başlıyor. Hikaye birebir kopyalanmış, tabi bir farkla: Olaylara, o zaman daha çocuk haliyle insanların sütünü falan çalan Selina Kyle (Catwoman) şahit oluyor. Aslında ikonik Batman kötü adamlarını bu kadar erken kullanmaları, diziyi izlemeden önce bende bir önyargı oluşturmuştu. Ancak diziyi izledikçe, bu karakterleri olaya ustalıkla dahil ettiklerini fark ediyorsunuz. Selina' yı diyolog halinde görmesek de dizinin biraz daha ön planında bulunan Penguin' in kazanma hırsı ve gücün vahşiliğine olan yatkınlığı bizlere güzel yansıtılmış. Polis departmanında çalışan bizim ikonik Batman kötüsü The Riddler olarak tanıdığımız Edward Nygma ve gelecekte Poison Ivy' e dönüşecek olan Ivy Pepper karakerleriyle ilgili olarak ise özdeşleştikleri özelliklerine yaptıkları minik referanslardan daha ileri gidilmemiş. Nygma' yı bilmem ama Ivy büyük ihtimalle motivasyonunu babasının haksız yere kurban gitmesinden alacak. (Küçücük velet Jim Gordon' a P*ç dedi ya la...)
Benim görmekten en mutluluk duyduğum karakterlerden biri de Harvey Bullock oldu kesinlikle. Özellikle New 52 Batman serisinde kendisine baya ısındığım karakteri dizide görmeyi beklemiyordum, görünce şok oldum ve bir yandan da çok sevindim. Ayrıca şimdilik Jim ile güzel bir ekip oluşturduklarını düşünüyorum. Jim demişken, adamın sesini ilk duyduğum da bayaa tanıdık gelmişti, biraz araştırınca öğrendim ki adam Batman: Year One animasyonunda da Batman' i seslendirmiş. Ehe ehe, demek ki neymiş, neyim değil ne olacağım demeliymişiz...Öhöm, konuya da gelecek olursak, biraz durgun olduğunu söylemeden edemeyeceğim. Kesinlikle sıkıcı bir bölüm değildi ama aşırı gıcık kaptığım Fish Mooney karakteri yerine daha fazla Penguin sahnesi görsek ne olurdu sanki? Neyse, ileride düzeltirler bunu umarım. Bunun dışında Bruce Wayne' in içinde büyümeye başlayan korku ve intikam duyguları, Barbara' nın yaşamış olduğu lezbiyen ilişkisi(Yani Galiba?), Jim' in ordu geçmişi minik diyaloglarla seyirciye alttan alttan verilmeye başlanmış. Ancak olaylar neden 1950' lerde falan değil de günümüze yakın bir tarihte geçiyor anlamış değilim. Açıkçası bu detayın pek hoşuma gittiği söylenemez ama şimdilik benim için o kadar da önemli değil.
NOT: Alfredi oynayan abi, herhalde Bruce Wayne' ın çocukluğundaki haline bu kadar benzeyebilirdi. Bir tek keçi sakalı eksik, o da çıkar yakında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder