Joker, çoğu zaman Batman' in en büyük düşmanı olarak tanımlanan, şüphesiz ki çizgi roman tarihindeki en psikopat kötülerden birisidir. Yarın ülkemizde de vizyona girecek olan Suicide Squad filminde de önemli bir role sahip olacak(Şaka lan 10-15 dakika gözüküp gidecek, SS filmi bu, ana odağın Joker olmasını beklemeyin) olan Palyaçalor Prensimizi, bir tanıtalım, hakkında az bilinenleri derleyelim istedik!
Batman efsanesinin baş kötüsü olan, sadist şakalarıyla dinleyenlerini dehşete düşüren Joker, ilk olarak 25 Nisan 1940'ta ortaya çıktı. Çıktığı ilk dönemde tam bir organize suç dehası olan Joker, 1950'lerde çizgi roman endüstrisinin fırtınalı bir dönem geçirip düşüşe geçmesinin ardından, sahip olduğu karanlık havayı bırakıp, eşek şakaları yapan bir palyaçoya dönüştü.(Eğer çizgi romanları tarihine göre okumaktaysanız DC'nin 1950-59 dönemini silin atın. Maskesinin üzerinde kaşları olan Batman dönemine tekabül eder bu yıllar.) Ancak, bir süre sonra bu çocuksu havadan kurtulan çizgi roman sektöründe sıra yavaş yavaş DC Comics'e de gelmeye başlamıştı. Bu akımdan eksik kalmayan ve karakterlerini bir bir karanlıklaştırmaya başlayan şirkette sıra bir süre sonra Dark Knight'ın baş düşmanı Joker'e de geldi. 1978'in Mart sayısının 475. çizgi romanında, ''Joker'in Gülen Balıkları'' başlıklı hikayesi yer aldı. Joker, balıkların gülmesi için bir kimyasal kullandı ve bu imkansızlığı başaran Joker şehirdeki tüm balıkları yok ederek kendine bir marka yarattı. Bu şekilde satılan her balıktan karını aldı. Joker'in bu düşüncesinin ne kadar saçma ve delice oluduğunu ifade etmeye çalışanları, bunu ona açıklamaya çalışanları tehdit etmesi, onlara saldırmaya ve onları öldürmesi dışında olay aslında bir bakıma gerçekten gülünçtü. Yani hiç bir manası yoktu değil mi? İşte bu andan sonra gerçek Joker doğdu: Arabayı kovalayan, ancak yakalasa ne yapacağı konusunda bir fikri olmayan köpek. Sadece yapan, sonuçlarını düşünmeyen köpek...
Bu olayın ardından artık DC Comics ve Batman külliyatındaki en şoke edici olayları Joker yapmaya başladı: Barbara Gordon'u felç etti ve babası dedektif Jim Gordon'u kaçırdı, Jason Todd'u bir levye ile vahşice dövüp sonra da öldürdü. Hatta bir dönem oyun dünyasında sükse yaratmış oyun Injstice serisinde bile ana olaylara o sebebiyet veriyordu. Ancak bu kadar çok yıkıma ve tramvalara sebebiyet vermiş bu adam hakkında, bildiklerimiz şimdilik çok sınırlı. Ancak şimdilik elimizdeki en güvenilir kaynak olan bir hikayeye göre, olaylar yukarıda birkaç örneğini de yazdığım ''Öldüren Şaka'' çizgi romanında anlatılmakta:
Öldüren Şaka Joker'in Batgirl'in gerçek kimliği ve şube müdürü Jim Gordon'un kızı Barbara'yı sakat bırakmasıyla da akla gelir. Joker planının bir parçası olarak Barbara'yı bel kemiğine ateş edip felç bırakarak Jim Gordon'u oyun dışı bırakmayı hedeflemiştir. Joker'in amacı Batman ve ailesinde bir iz bırakmaktı. Çünkü kanıtlamaya çalıştığı birşey vardı. Ve bu iddiası uğruna vurulan Barbara, 20 yıl tekerlekli sandalyeye mahkum edilmiştir ve onda bıraktığı iz asla silinememiştir.
Öldüren Şaka'da Joker aynı zamanda Jim Gordon'u kaçırır, bağlar, işkenceler eder ve onu delirtmeye çalışır. Bunu yukarda sözünü ettiğim o karanlık iddiası uğruna; sırf kötü bir günün herkesi delirtebileceğini göstermek için yapmıştır. Çünkü Öldüren Şaka çizgi romanında anlatılana göre Joker'in aslında yaşadığı tek bir kötü olay sonrası kafayı yemiş, oldukça normal ve adil bir insan olduğu ortaya çıkar: Elektrik kazasında ölen hamile karısı yüzünden suça yönelir. Batman ile karşılaşması Joker'i saçlarını yeşile ve tenini ise beyaz ve tonlarına dönüştüren kimyasala yöneltir. Böylelikle Joker DOĞAR.
Ancak Dark Knight filminde de ''İki Gemi Sahnesi'' ile bu iddiasını gerçekleştirmeye çalışan Joker'in yanlış olduğu apaçık ortadadır. Çünkü yaşanılan tek bir gün, bizi ne kadar derine indirse de, ne kuyulara düşürse de asla pes etmememiz gerektiği öğütlenmektedir bize. Aynı Tony Stark Afganistan'da teröristlerin eline düştüğünde bir zırh inşa edip hayata tutunması gibi, aynı Peter'ın amcasının ölümünü gördükten sonra pes etmeyip, ona verilen sorumluluğu layığıyla yerine getirdiği gibi, ve aynı Bruce Wayne'in ailesinin gözleri önünde vurulmasının ardından, çalışıp şehrini daha iyi bir yer haline getirmeye uğraşması gibi. Çünkü çukur ne kadar derin olsa da, umut ve inanç ışığında tıpkı küçük Talia'nın tırmandığı gibi o çukurdan kurtulmayı başarabiliriz. Tabi, siz Talia gibi olmayın. O şerefsiz. Batman gibi olun, Iron Man gibi olun, Spi...Öff, aman neyse siz ana olayı kavradınız diye umuyor ve yazımın sonraki bölümüne geçmek istiyorum.
Zamanının çoğunu Arkham Tımarhanesinde geçiren Joker, kariyeri boyunca Injustice Gang, Injustice League, Black Glove, Joker League of Anarchy gibi bazı gruplarda bulunmuştur. İsterseniz, bu deli prensimizin Öldüren Şaka harici külliyatında ve kişiliğinin oluşmasında önemli yer edinmiş ''Ailedeki Ölüm'' ve ''Son Gülüş'' çizgi romanlarının konularına da kısaca bir göz atalım:
Batman efsanesinin baş kötüsü olan, sadist şakalarıyla dinleyenlerini dehşete düşüren Joker, ilk olarak 25 Nisan 1940'ta ortaya çıktı. Çıktığı ilk dönemde tam bir organize suç dehası olan Joker, 1950'lerde çizgi roman endüstrisinin fırtınalı bir dönem geçirip düşüşe geçmesinin ardından, sahip olduğu karanlık havayı bırakıp, eşek şakaları yapan bir palyaçoya dönüştü.(Eğer çizgi romanları tarihine göre okumaktaysanız DC'nin 1950-59 dönemini silin atın. Maskesinin üzerinde kaşları olan Batman dönemine tekabül eder bu yıllar.) Ancak, bir süre sonra bu çocuksu havadan kurtulan çizgi roman sektöründe sıra yavaş yavaş DC Comics'e de gelmeye başlamıştı. Bu akımdan eksik kalmayan ve karakterlerini bir bir karanlıklaştırmaya başlayan şirkette sıra bir süre sonra Dark Knight'ın baş düşmanı Joker'e de geldi. 1978'in Mart sayısının 475. çizgi romanında, ''Joker'in Gülen Balıkları'' başlıklı hikayesi yer aldı. Joker, balıkların gülmesi için bir kimyasal kullandı ve bu imkansızlığı başaran Joker şehirdeki tüm balıkları yok ederek kendine bir marka yarattı. Bu şekilde satılan her balıktan karını aldı. Joker'in bu düşüncesinin ne kadar saçma ve delice oluduğunu ifade etmeye çalışanları, bunu ona açıklamaya çalışanları tehdit etmesi, onlara saldırmaya ve onları öldürmesi dışında olay aslında bir bakıma gerçekten gülünçtü. Yani hiç bir manası yoktu değil mi? İşte bu andan sonra gerçek Joker doğdu: Arabayı kovalayan, ancak yakalasa ne yapacağı konusunda bir fikri olmayan köpek. Sadece yapan, sonuçlarını düşünmeyen köpek...
Bu olayın ardından artık DC Comics ve Batman külliyatındaki en şoke edici olayları Joker yapmaya başladı: Barbara Gordon'u felç etti ve babası dedektif Jim Gordon'u kaçırdı, Jason Todd'u bir levye ile vahşice dövüp sonra da öldürdü. Hatta bir dönem oyun dünyasında sükse yaratmış oyun Injstice serisinde bile ana olaylara o sebebiyet veriyordu. Ancak bu kadar çok yıkıma ve tramvalara sebebiyet vermiş bu adam hakkında, bildiklerimiz şimdilik çok sınırlı. Ancak şimdilik elimizdeki en güvenilir kaynak olan bir hikayeye göre, olaylar yukarıda birkaç örneğini de yazdığım ''Öldüren Şaka'' çizgi romanında anlatılmakta:
Öldüren Şaka Joker'in Batgirl'in gerçek kimliği ve şube müdürü Jim Gordon'un kızı Barbara'yı sakat bırakmasıyla da akla gelir. Joker planının bir parçası olarak Barbara'yı bel kemiğine ateş edip felç bırakarak Jim Gordon'u oyun dışı bırakmayı hedeflemiştir. Joker'in amacı Batman ve ailesinde bir iz bırakmaktı. Çünkü kanıtlamaya çalıştığı birşey vardı. Ve bu iddiası uğruna vurulan Barbara, 20 yıl tekerlekli sandalyeye mahkum edilmiştir ve onda bıraktığı iz asla silinememiştir.
Öldüren Şaka'da Joker aynı zamanda Jim Gordon'u kaçırır, bağlar, işkenceler eder ve onu delirtmeye çalışır. Bunu yukarda sözünü ettiğim o karanlık iddiası uğruna; sırf kötü bir günün herkesi delirtebileceğini göstermek için yapmıştır. Çünkü Öldüren Şaka çizgi romanında anlatılana göre Joker'in aslında yaşadığı tek bir kötü olay sonrası kafayı yemiş, oldukça normal ve adil bir insan olduğu ortaya çıkar: Elektrik kazasında ölen hamile karısı yüzünden suça yönelir. Batman ile karşılaşması Joker'i saçlarını yeşile ve tenini ise beyaz ve tonlarına dönüştüren kimyasala yöneltir. Böylelikle Joker DOĞAR.
Ancak Dark Knight filminde de ''İki Gemi Sahnesi'' ile bu iddiasını gerçekleştirmeye çalışan Joker'in yanlış olduğu apaçık ortadadır. Çünkü yaşanılan tek bir gün, bizi ne kadar derine indirse de, ne kuyulara düşürse de asla pes etmememiz gerektiği öğütlenmektedir bize. Aynı Tony Stark Afganistan'da teröristlerin eline düştüğünde bir zırh inşa edip hayata tutunması gibi, aynı Peter'ın amcasının ölümünü gördükten sonra pes etmeyip, ona verilen sorumluluğu layığıyla yerine getirdiği gibi, ve aynı Bruce Wayne'in ailesinin gözleri önünde vurulmasının ardından, çalışıp şehrini daha iyi bir yer haline getirmeye uğraşması gibi. Çünkü çukur ne kadar derin olsa da, umut ve inanç ışığında tıpkı küçük Talia'nın tırmandığı gibi o çukurdan kurtulmayı başarabiliriz. Tabi, siz Talia gibi olmayın. O şerefsiz. Batman gibi olun, Iron Man gibi olun, Spi...Öff, aman neyse siz ana olayı kavradınız diye umuyor ve yazımın sonraki bölümüne geçmek istiyorum.
Zamanının çoğunu Arkham Tımarhanesinde geçiren Joker, kariyeri boyunca Injustice Gang, Injustice League, Black Glove, Joker League of Anarchy gibi bazı gruplarda bulunmuştur. İsterseniz, bu deli prensimizin Öldüren Şaka harici külliyatında ve kişiliğinin oluşmasında önemli yer edinmiş ''Ailedeki Ölüm'' ve ''Son Gülüş'' çizgi romanlarının konularına da kısaca bir göz atalım:
Ailedeki Ölüm
Afrika'da annesini arayan Jason Todd annesinin ihanetine uğrayarak Joker tarafından düşürüldü. İkisini patlayıcılarla dolu bir depoya koyan Joker Jason'a bir levyeyle ciddi biçimde hasar verdi. Batman bombanın patlamasına yetişemedi, ve patlama Jason ve annesini öldürdü.
Son Gülüş
Bir hapishane doktoru tarafından kötücül tümörden ötürü öleceğini öğrenen Joker, ölmeden önce dünyaya izini bırakmak amacıyla Joker'in Son Gülüşü olarak bilinen birtakım olaylar zincirini başlatır. Joker Gazı yardımıyla bir meta-insan hapishanesindeki tüm suçluların kendisi gibi delirmesini ancak ona sadık olmalarını sağlar. Bu şekilde dünyayı ele geçirmeye çalışan Joker kendisine kızgın olan Harley Quinn'in, Batman'e bir antidot vermesi ile durdurulur.
Pek çok kez farklı varyasyonlarla beyazperdeye aktarılan Batman'in yanında, herhalde en çok kez oyuncu değiştiren kötü karakterin de Joker olması gerek. İlk olarak 1966 yılında sinemaya uyarlanan Batman filminde, düşmanları olan Penguen, Joker, Riddler ve Catwoman dünyayı ele geçirmek için Penguen'in denizaltısında toplanırlar. De-Hydrator adlı canlı vücudundaki nemi kurutan cihazı kullanmak isterler. Bu durum karşısında Batman ve Robin harekete geçer.
Pek çok kez farklı varyasyonlarla beyazperdeye aktarılan Batman'in yanında, herhalde en çok kez oyuncu değiştiren kötü karakterin de Joker olması gerek. İlk olarak 1966 yılında sinemaya uyarlanan Batman filminde, düşmanları olan Penguen, Joker, Riddler ve Catwoman dünyayı ele geçirmek için Penguen'in denizaltısında toplanırlar. De-Hydrator adlı canlı vücudundaki nemi kurutan cihazı kullanmak isterler. Bu durum karşısında Batman ve Robin harekete geçer.
Batman'i Adam West'in oynadığı bu filmde Joker olarak Cesar Romero'yu görüyoruz. Kendisi pek etki yaratan ve adı geçen Joker'lerden biri olmasa da ilk olduğu için kalbimizde ayrı bir yeri var. Ama ilk şöyle salya akıta akıta izleyebileceğimiz Joker performansı 1989 yılında dönemin mega-starı Jack Nicholson'dan geliyor. Tim Burton'ın yönettiği filmde, Joker bir gangsterdir ve adı da Jack Napier'dir. Joker olmadan önce Batman'le karşılaşmasında asit tankına düşer ve Joker haline gelir. Bu filmde muazzam bir performans sergileyen ve gülüşüyle, hala bizleri korkutan Nicholson'u da tlıyor ve efsaneye geçiyoruz. Dark Knight, yönetmeni Christopher Nolan olan, Batman olarak Christian Bale'i gördüğümüz film Kara Şövalye üçlemesinin 2. filmidir. Joker'i oynayan Heath Ledger pek çok izleyici ve eleştirmen tarafından muazzam olarak nitelendirilmiştir. Neredeyse her ödüllendirmede en iyi yardımcı aktör olarak ödül almış ve senenin en iyi yardımcı oyuncu Oscar'ını kazanmıştır. Valla kazanmasa zaten şaşırdık. Yaptığı mimiklerle ve kullandığı ses tonuyla, bu ödülü en çok hakkeden aktörlerden biri desek yalan olmaz. Yeni Joker'imiz olan Jared Leto'nun performansına ise şimdilik değinemeyeceğiz ne yazık ki, çünkü malumunuz, film daha vizyona girmediği için izleyemiyoruz!
Animasyonlarda da pek çok kez karşımıza çıkan Joker, şimdiye kadar pek çok kişi tarafından seslendirildi. Ancak belki sizinde adını duymuş olabileceğiniz ve bu seslendirme sanatçılarının arasında en ünlü isim olan Mark Hamill adeta sesiyle bir fark yaratmış ve kendini aktörlerle kıyaslanır halde bulmuştur. Mark Hamill'in Joker'i ilk kez animasyonlarda 11 Kasım 1992 de Joker'in İyiliği adlı bölümde karşımıza çıktı. Yeni Batman Maceraları, Yeni Batman/Superman Maceraları, Batman Ötesi, Adalet Ligi ve Hak: Kısıtlanan Lig adlı animasyon serilerinde gözüken bu Joker, Bu 5 serinin her birinde Hamill mükemmel seslendirmesiyle kulaklarımızı şenlendirdi. Hatta Hamill karakterle o kadar özdeşleşmiştir ki, video oyunlarında bile seslendirme için aranan isim olmuştur. Hamill'in yine Joker'i seslendirdiği Arkham serinin ilk iki oyunu olan Arham Aslyum ve Arkham City'de Joker tüm olayların arkasındaki karakter olarak karşımıza çıkar. Arkham Aslyum'da yaptıklarından dolayı neredeyse James Gordon'ın ölümüne yol açar. Ayrıca Poison Ivy adayı yerle bir eder ve Batman gizli mağarasını kaybeder.En sonda Bane'e kafa tutabilecek kadar güçlü hale gelir fakat Batman'e yenilir. Bane'nin zehri onda yan etki bırakmış ve kendi kanı onu öldürmeye başlamıştır. Kendi kanını Batman'e enjekte eder ve Gotham'daki hastanelere "bağış" olarak yollar. Batman'i kanına çare olan ilacı bulması için zorlar. Bunu Batman'e yapmasının nedenini şöyle açıklar "Eğer ben öleceksen seni de öldürmeden ölmem. Bu yüzden seni de hasta ettim ki ikimizi de kurtar ben de sensiz kalmayayım".
Joker abimizin unutulmaz repliği olan "Why so serious?" diyerek, yüzümdeki hiç bitmemesini umduğum gülümsememle bu yazımı da sonlandırmak istiyorum. Umarım size yardımcı olabilmişimdir. Suicide Squad 12 Ağustos 2016'da(yarın işte) vizyona girecek. Sakın kaçırmayın!
Animasyonlarda da pek çok kez karşımıza çıkan Joker, şimdiye kadar pek çok kişi tarafından seslendirildi. Ancak belki sizinde adını duymuş olabileceğiniz ve bu seslendirme sanatçılarının arasında en ünlü isim olan Mark Hamill adeta sesiyle bir fark yaratmış ve kendini aktörlerle kıyaslanır halde bulmuştur. Mark Hamill'in Joker'i ilk kez animasyonlarda 11 Kasım 1992 de Joker'in İyiliği adlı bölümde karşımıza çıktı. Yeni Batman Maceraları, Yeni Batman/Superman Maceraları, Batman Ötesi, Adalet Ligi ve Hak: Kısıtlanan Lig adlı animasyon serilerinde gözüken bu Joker, Bu 5 serinin her birinde Hamill mükemmel seslendirmesiyle kulaklarımızı şenlendirdi. Hatta Hamill karakterle o kadar özdeşleşmiştir ki, video oyunlarında bile seslendirme için aranan isim olmuştur. Hamill'in yine Joker'i seslendirdiği Arkham serinin ilk iki oyunu olan Arham Aslyum ve Arkham City'de Joker tüm olayların arkasındaki karakter olarak karşımıza çıkar. Arkham Aslyum'da yaptıklarından dolayı neredeyse James Gordon'ın ölümüne yol açar. Ayrıca Poison Ivy adayı yerle bir eder ve Batman gizli mağarasını kaybeder.En sonda Bane'e kafa tutabilecek kadar güçlü hale gelir fakat Batman'e yenilir. Bane'nin zehri onda yan etki bırakmış ve kendi kanı onu öldürmeye başlamıştır. Kendi kanını Batman'e enjekte eder ve Gotham'daki hastanelere "bağış" olarak yollar. Batman'i kanına çare olan ilacı bulması için zorlar. Bunu Batman'e yapmasının nedenini şöyle açıklar "Eğer ben öleceksen seni de öldürmeden ölmem. Bu yüzden seni de hasta ettim ki ikimizi de kurtar ben de sensiz kalmayayım".
Joker abimizin unutulmaz repliği olan "Why so serious?" diyerek, yüzümdeki hiç bitmemesini umduğum gülümsememle bu yazımı da sonlandırmak istiyorum. Umarım size yardımcı olabilmişimdir. Suicide Squad 12 Ağustos 2016'da(yarın işte) vizyona girecek. Sakın kaçırmayın!
-Bu yazı bir Alperen Keleş, Ertuğrul Sezgin Koalisyonu ürünüdür. Efe Tokar tarafından editlenmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder