2008 yılında vizyona giren, yönetmen Bryan Singer'ın Superman Returns ile dibe düşen kariyerini tekrar düzgün bir çizgiye oturtmasında büyük emeği olan, 20 Temmuz Hitler'e suikast girişimin konu edildiği Operasyon: Valkür filmi çıktığı günden beri pek çok farklı medya tarafından farklı eleştiriler almış, bazı ülkelerde beğenilerek izlenmesine rağmen, bazılarındaysa üzerine nefret kusulmuştu. Ülkemizde de Tom Cruise'un tanınırlığı sebebi ile rağbet görmüş olan ve genel anlamda olumlu eleştiriler alan filmi, ben de dün izleme fırsatına eriştim. Aslında böyle bir planım yoktu ancak, bir sinema kanalında rastladığım filmin hakkında biraz araştırma da yapınca, konusunun ilgi çekici olması ve savaş filmlerine olan ayrı ilgim sebebiyle filmi izleme kararı verdim. Genel olarak konuya girmeden önce belirtmeliyim: Film gayet güzel. Gerek konunun işlenişi olsun, gerek oyuncuların performansı olsun, film benden 7.5'a yakın bir puan kapptı bile. Gelin bir de eksileriyle, artılarıyla Operasyon: Valkür'ü inceleyelim.
Tom Cruise'in Claus van Stauffenberg'i canlandırdığı film, karakterin savaş vermekte olduğu Naziler'in Afrika cephesinde başlıyor. Hitler'in politikasına karşı bir görüş sergilediğini ilk dakikalardan anladığımız Claus, üstündeki bir komutana geri çekilme önerisinde bulunurken İngiliz uçakları bulundukları bölgeye ateş açıyor ve bu saldırı Claus'un bir sol gözüne ve eline mal oluyor. Bu saldırı ardından hastaneye kaldırılan Claus, bir süre orada yattıktan sonra eşi ve çocuklarını görmeye gitmek için taburcu oluyor. Bunların yaşandığı esnada, Hitler'e yapılmaya çalışılan bir suikast girişimiyle karşılaşıyoruz. Bu girişim başarılı olamıyor, ancak Hitler'in uçağına bomba yerleştirmeye çalışan Tümgeneral Henning von Tresckow, yakalanmadan sağ çıkmayı başarıyor. Ayrıca minik bir hatırlatma yapayım; Tümgeneral Henning'i canlandıran Kenneth Branagh, aynı zamanda Thor ve Cinderella filmlerinin yönetmeni. Gelecek sene vizyona girecek Nolan'ın 2. Dünya Savaşı'nı konu alacak filmi Dunkirk'de de başrollerden biri. Neyse, Claus'a dönecek olursak; geçirdiği kaza sonucu düşünceleri daha da netleşen ve Hitler'in acilen indirilmesi ve yerine düşmanlarla daha barışçıl bir politika sergilemesi gereken birinin getirilmesi gerektiğini ön gören Claus, böyle düşünen diğer kişilerle bir araya gelerek bir plan yapmaya karar verir. Ancak Claus'un kafasındaki tek şey Hitler'i öldürmek değildir. Çünkü mantıklı bir düşünce sistemi ile, ideolojilerin ve inançların tek bir kişiye bağlı olmadığını öngörmüş ve sadece Hitler'i öldürerek Nazi rejimin yıkılamayacağını belirtmiştir. Bu yüzden Valkyrie planını öne süren Claus'a göre yapılması gerekenler şöyledir: Hitler'in ani ve beklenmedik ölümü sonrası kullanılması üzere yapılması planlanan Valkyrie planı değiştirilecek ve giderek Hitler'e bizzat imzallattırılacak ve sonrasında da Hitler'e bir suikast düzenlenerek öldürülecekti. Bu olay sonrası değiştirilen Valkyrie planına start verilecek, bir grup SS ordusuna isyan ettiklerine dair, iftira atılarak, yönetime el koyulacak ve halka belli etmeden Nazi rejimi yıkılacak, inanalar yönetimden uzaklaştırılacaktır. Yani kısaca halkı ve askeri yönetimi kandırarak Almanya'nın yönetimi ele geçirilecekti.Çünkü plana göre zaten yapılması gerekenleri bizzat Hitler kabul etmiş ve imzalamış olacaktı.
Tabii ki o dönemde bir ilah edasıyla sevilen ve saygı duyulan Adolf Hitler'e suikast düzenlemek her yiğidin harcı değildi. Kendis çok sıkı bir biçimde korunuyordu, bu yüzden önce kendisin güvenini kazanmak gerekecekti. Claus, beklenmedik bir şekilde Hitler'i öldürmek için gönüllü oldu ve Nazi karşıtı üstlerinden aldığı destek ile bu planlarını icraata geçirmeye başladı. İlk planı Valkyrie'nin değiştirilmiş bir kopyasını Hitler'e imzalatmak ve aynı zamanda onunla tanışıp güvenini kazanmak oldu. Açıkçası Hitler'in tasviri ve oynayan dayının hiç benzemiyor oluşu beni üzdü. Daha sert ve başı dik bir Hitler beklerdim, tıpkı 2003 yapımı Çöküş filminde olduğu gibi.
İmza sonrası ilk kez bir suikast girişiminde bulunan Claus, bombayı patlatmayı umduğu yerde Hitler'in gelmediğini öğrenerek hızlıca o bombayı geri almaya çalıştığı sahne, kesinlikle bir sinematik harikaydı. O an yaşanan gerilimi sizlere fazlasıyla hissetiren iki sahneden biriydi bu sahne. Ancak asıl terlemenize yol açacak olaylar, 2. suikast denemesinde yaşandı. Sonraki denemede daha iyi bir plan kurmalarına rağmen, bu seferde önlerine bir kaç engel çıktı. Bunlara rağmen bu sefer başarılı bir şekilde bombayı Hitler'in bulunduğu odaya koyan ve acil bir telefon görüşmesi yapma bahanesi ile oradan uzaklaşan Claus, patlamanın sesini duyduğu anda koşarak arabasına bindi ve Berlin'e, darbeyi yönetmeye gitmek için yola çıktı. Ancak dikkat etmediği ve gözden kaçırdığı bir şey vardı: Bu hikayede iyi bir taraf yoktu ve bu da sonucun iki tarafı da etkileyeceğiydi. Claus'un şansına, çok etkilenen taraf darbeciler oldu. Çünkü Claus bombayı kurduğu odayı terk edince, Hitler'in yardımcılarından biri bombayı yerleştirdiği çantayı Hitler'in 2 metre uzağına koydu. Yaşanan patlama esnasında bu uzaklık, Hitler'in sadece bir kaç ezik ve çürük almasına sebep oldu. O esnada binada olan başka bir darbeci dış dünya ile iletişimi kesti. Bu sayede Hitler'in öldüğünü zanneden Darbeciler, kendi başlattıkları yangında kül oldular. Çünkü Valkyrie planına start verip, yönetimi ele geçirmesi için yedek orduyu Berlin'e gönderen darbeciler, Hitler'in yedek ordu komutanını arayarak ona ölmediğini söylemesi üzerine iş üstünde yakalandılar. O gece yakalan tüm Nazi Almanya'sına darbeye teşebbüste bulunan kişiler, tek tek idam edildiler. Olayın başında bulunan kişiler tek tek kurşuna dizilirken, Claus von Stauffenberg'in son sözü ''Yaşasın kutsal Almanya'mız!'' oldu.
Bu sözüyle bir yandan askerlerin ülkeleri veya halkları üzerine değil de direk Hitler'e itaat yemini etmelerini protesto eden ve son sözünde bile ülkesi için bir mücadele verdiğini iddia eden Claus'un ölümü ile Hitler'e yapılan son darba girişimi de son buluyor. Zaten bir kaç ay sonra savaş bitiyor, Almanya'nın yenilgisi üzerine Hitler intahar ediyor ve arkasında başka devletlere satılan ve bölünmüş bir Alanya birakıyor.
Özellikle bir kaç sahne beni çok etkiledi. Claus'un darbe planlarını paylaştıktan sonra, kendisinden bir ''Hail Hitler!''(Hydra'dır o, Hitler olsa yerinde duramazsın.) selamı isteyen Frederich Fromm'a ilkelerine karşı gelen bir savaşta kaybettiği koluyla selam vermesi... veya darbe planlarının başlangıcında herkesin tek tek sarı kartlarını çıkartarak Claus'un karşısında emir pozisyonuna geçmesi... Filmin sinematografisi gayet başarılıydı. Ancak filmde hoşnut olmadığım bir şey varsa, kesinlikle şudur: filmdeki herkes Alman. Fim Almanya'da geçiyor. Hatta çekimleri bile Almanya'da yapıldı. Abi, herkes niye İngilizce konuşuyor?! Ya, Hitler'i göz göre göre ''Nefret ediyorum.'' diye bahsettiği dilde konuşturmak nedir? Neyse, bu detayı dışında gayet başarılı ve güzel bir 2. Dünya Savaşı filmi olmuş diyebilirim kısaca.
Tom Cruise'in Claus van Stauffenberg'i canlandırdığı film, karakterin savaş vermekte olduğu Naziler'in Afrika cephesinde başlıyor. Hitler'in politikasına karşı bir görüş sergilediğini ilk dakikalardan anladığımız Claus, üstündeki bir komutana geri çekilme önerisinde bulunurken İngiliz uçakları bulundukları bölgeye ateş açıyor ve bu saldırı Claus'un bir sol gözüne ve eline mal oluyor. Bu saldırı ardından hastaneye kaldırılan Claus, bir süre orada yattıktan sonra eşi ve çocuklarını görmeye gitmek için taburcu oluyor. Bunların yaşandığı esnada, Hitler'e yapılmaya çalışılan bir suikast girişimiyle karşılaşıyoruz. Bu girişim başarılı olamıyor, ancak Hitler'in uçağına bomba yerleştirmeye çalışan Tümgeneral Henning von Tresckow, yakalanmadan sağ çıkmayı başarıyor. Ayrıca minik bir hatırlatma yapayım; Tümgeneral Henning'i canlandıran Kenneth Branagh, aynı zamanda Thor ve Cinderella filmlerinin yönetmeni. Gelecek sene vizyona girecek Nolan'ın 2. Dünya Savaşı'nı konu alacak filmi Dunkirk'de de başrollerden biri. Neyse, Claus'a dönecek olursak; geçirdiği kaza sonucu düşünceleri daha da netleşen ve Hitler'in acilen indirilmesi ve yerine düşmanlarla daha barışçıl bir politika sergilemesi gereken birinin getirilmesi gerektiğini ön gören Claus, böyle düşünen diğer kişilerle bir araya gelerek bir plan yapmaya karar verir. Ancak Claus'un kafasındaki tek şey Hitler'i öldürmek değildir. Çünkü mantıklı bir düşünce sistemi ile, ideolojilerin ve inançların tek bir kişiye bağlı olmadığını öngörmüş ve sadece Hitler'i öldürerek Nazi rejimin yıkılamayacağını belirtmiştir. Bu yüzden Valkyrie planını öne süren Claus'a göre yapılması gerekenler şöyledir: Hitler'in ani ve beklenmedik ölümü sonrası kullanılması üzere yapılması planlanan Valkyrie planı değiştirilecek ve giderek Hitler'e bizzat imzallattırılacak ve sonrasında da Hitler'e bir suikast düzenlenerek öldürülecekti. Bu olay sonrası değiştirilen Valkyrie planına start verilecek, bir grup SS ordusuna isyan ettiklerine dair, iftira atılarak, yönetime el koyulacak ve halka belli etmeden Nazi rejimi yıkılacak, inanalar yönetimden uzaklaştırılacaktır. Yani kısaca halkı ve askeri yönetimi kandırarak Almanya'nın yönetimi ele geçirilecekti.Çünkü plana göre zaten yapılması gerekenleri bizzat Hitler kabul etmiş ve imzalamış olacaktı.
Tabii ki o dönemde bir ilah edasıyla sevilen ve saygı duyulan Adolf Hitler'e suikast düzenlemek her yiğidin harcı değildi. Kendis çok sıkı bir biçimde korunuyordu, bu yüzden önce kendisin güvenini kazanmak gerekecekti. Claus, beklenmedik bir şekilde Hitler'i öldürmek için gönüllü oldu ve Nazi karşıtı üstlerinden aldığı destek ile bu planlarını icraata geçirmeye başladı. İlk planı Valkyrie'nin değiştirilmiş bir kopyasını Hitler'e imzalatmak ve aynı zamanda onunla tanışıp güvenini kazanmak oldu. Açıkçası Hitler'in tasviri ve oynayan dayının hiç benzemiyor oluşu beni üzdü. Daha sert ve başı dik bir Hitler beklerdim, tıpkı 2003 yapımı Çöküş filminde olduğu gibi.
Tom Cruise ve takma olmayan takma gözü |
Bu sözüyle bir yandan askerlerin ülkeleri veya halkları üzerine değil de direk Hitler'e itaat yemini etmelerini protesto eden ve son sözünde bile ülkesi için bir mücadele verdiğini iddia eden Claus'un ölümü ile Hitler'e yapılan son darba girişimi de son buluyor. Zaten bir kaç ay sonra savaş bitiyor, Almanya'nın yenilgisi üzerine Hitler intahar ediyor ve arkasında başka devletlere satılan ve bölünmüş bir Alanya birakıyor.
Özellikle bir kaç sahne beni çok etkiledi. Claus'un darbe planlarını paylaştıktan sonra, kendisinden bir ''Hail Hitler!''(Hydra'dır o, Hitler olsa yerinde duramazsın.) selamı isteyen Frederich Fromm'a ilkelerine karşı gelen bir savaşta kaybettiği koluyla selam vermesi... veya darbe planlarının başlangıcında herkesin tek tek sarı kartlarını çıkartarak Claus'un karşısında emir pozisyonuna geçmesi... Filmin sinematografisi gayet başarılıydı. Ancak filmde hoşnut olmadığım bir şey varsa, kesinlikle şudur: filmdeki herkes Alman. Fim Almanya'da geçiyor. Hatta çekimleri bile Almanya'da yapıldı. Abi, herkes niye İngilizce konuşuyor?! Ya, Hitler'i göz göre göre ''Nefret ediyorum.'' diye bahsettiği dilde konuşturmak nedir? Neyse, bu detayı dışında gayet başarılı ve güzel bir 2. Dünya Savaşı filmi olmuş diyebilirim kısaca.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder