"ABİ BEN DEMİN NE İZLEDİM?!" DEDİRTECEK 10 FİLM!

Her filmin ayrı bir tınısı, ayrı bir güzelliği vardır. Romantik Komedi'sinden tut, Bilim Kurgu koluna. Bilim Kurgu'sundan tut, Polisiye'sine kadar her tip insana hitap edecek kurgular oluşturulmuştur. Fakat bazı filmler vardır ki, izlemeyi bitirmenizin ardından bir kaç saniye ekrana aval aval baktırır sizi. Zihninizde bir soru gidip gelir, "Abi ben daha demin ne izledim?!". Gerçekten, bahsedeceğim filmlerin çoğu insanın üzerinde böyle bir etki bırakmakta. Belki hiç tarzınız değildir, izlerken sıkılırsınız tabii bu olabilecek şeyler. Lakin kesin bir şey vardır ki, o da sonunda ağzınız açık bir şekilde ekrana bakacak olmanızdır. (Tabii Spoiler almadıysanız.)
(Bu liste kendi düşüncelerim doğrultusunda hazırlanmıştır. Yani size göre üçüncü film daha şaşırtıcı olabilir ya da kendi kendinize 'Bunu nasıl listeye koymamış?' , 'Bu nasıl dokuzuncu sırada lan?' da diyebilirsiniz, saygı duyarım. Filmlerin çoğu bilindik ve kült yapımlar olsa dahi, izlemeyenler için ilk ilk kısımları spoilersiz yazmaya özen gösterdim, izlemediyseniz bile rahatlıkla okuyabilirsiniz.)


#10 - Shutter Island (2009)
'Zindan Adası(Shutter Island) 2009 yapımı bir Martin Scorsese filmi. Başrollerinde oldukça kulağa tanıdık gelecek isimler olan Leonardo DiCaprio ve Mark Ruffalo yer almakta. Eski bir dedektif olan Teddy Daniels(Leonardo DiCaprio) ve yeni ortağı Chuck Aule (Mark Ruffalo) çok sayıda cinayet ile yükümlü olan bir kadın katilin, bir insanın kaçmasına mümkünat verilmeyen Ashecliffe Hastanesi'nde esrarengiz bir şekilde kayboluşunun ardından Zindan Adası'na çağrılırlar. Temel kurgu bu yüzeysel baktığımızda. Peki neden bu film onuncu sırada? -Spoiler- Öncelikle filmin yarattığı; atmosfer, dizayn, adanın içimize verdiği karanlık tını ve karakterlerin bütünlüğü çok hoş. Hatta görsel olarak baktığımızda film oldukça kaliteli bir yapım. Lakin kurgusuna baktığımda, olacak olanları tahmin etmek pek de zor olmuyor. Belki film 90'lı yıllarda çıkmış olsa, bütün kitleyi şaşırtıp, "Abi ben daha demin ne izledim?" listesinde daha üst sıralarda olabilirdi fakat oldukça benzerlerinin olması yüzünden sadece 'sonu şaşırtıcı ama tahmin de edilebilir' statüsünde kalıyor. Yine de izlenmesi önemli tavsiye edilen bir filmdir. İzleyin, izlettirin.


#9 - The Truman Show (1998)
İlla bize "Abi ben daha demin ne izledim?" dedirtecek filmlerin, bir polisiye ya da bilim kurgu olmasına gerek yok. The Truman Show da bunun en güzel örneklerinden biri. Truman(Jim Carrey) insanın hayalini süsleyen bir adada yaşamaktadır. Güzel bir aile, harika bir hayat ve sonu gelmeyen bir mutluluk. Buraya kadar fazla şaşırtıcı bir kurgu gibi gelmiyordur kulağa. -Spoiler- Fakat adadaki her şeyin sahte olduğunu(Ailesi dahil.) ve doğduğu andan beri bir şovun parçasından ibaret olduğunu öğrendiğimizde kurgunun eşsiz dokusunu daha iyi hissederiz. Empati kurmaya çalıştığımızda, acı ve üzüntü kaplar yüreğimizi. Bütün bir hayatınızın sadece sizi televizyonda izleyen seyirciler için yaratılmış olduğunu öğrenseniz nasıl hissederdiniz? The Truman Show bize bunu veriyor. Listemde 9. sırada yer alsa bile gönlümde taht kuran filmlerden biridir. Çoğunuzun izlemiş olduğunu düşünsem bile izlemeyenleriniz varsa kesinlikle kaçırmamanız gereken bir film.


#8 - Donnie Darko (2001)
Donnie Darko, bir çok açıdan fark yaratan bir filmdir. Belki listedeki diğer filmler gibi sonunu izlediğinizde şaşkınlıkla ekrana bakmazsınız çünkü filmi ilk izlemenizde anlamanız zordur. Her detayında ince bir mesaj ve toplu bir zincirin parçasını görürsünüz. Sonuna doğru hazırlanan, düzenli bir zincir. Donnie(Jack Gyllenhaal), 16 yaşında normal olarak göremeyeceğiz bir ergenlik süreci geçiren bir gençtir. Bazı gerçek olmayan görüntüler görmeye başlaması ve çevresiyle uyum sorunu yaşaması yaşadığı olayların bir psikolojik rahatsızlık olduğunu düşündürür bizlere. Ürkütücü bir tavşan kostümü giyen bir adamın sık sık belirmesi ile Donnie hayata daha farklı bakmaya başlar ve bu adamı takip eder. Listemde sekizinci sırada yer alan bu film, ilk izlediğinizde anlamamanız takdir de zaman kaybı gibi görünebilir. Fakat internette yapacağınız bir kaç saatlik araştırma ile ve o muhteşem web sitesini keşfetmeniz ile (En İyi Web Sitesi ödülü almıştır ayrıca.) gerçekten çok ilginç anlar yaşayacağınıza eminim!


#7 - The Machinist (2004)
Trevor Reznik(Christian Bale) adlı bir torna ustası, insomnia (uyuyama) hastalığıyla cebelleşmektedir. Trevor bir yıla aşkın süredir uyumamaktadır. Bu durum onu hem fiziksel hem de ruhsal anlamda oldukça bitkin ve zayıf düşürmüştür. İş arkadaşları, fiziksel görünüşü git gide bir iskeleti andıran Trevor'dan korkmaya başlarlar. Kendisinin de yer aldığı bir iş kazasında, işçilerden birinin kolunu kaybetmesi ile iş arkadaşlarıyla arası iyice kötü duruma gelir. Durumu günden güne daha da kötüleşen Trevor, halüsinasyonlar görmeye başlar. Bunların kendine karşı yapılmış olan bir oyun mu yoksa bir hayal mi olduğunu kendisi de bilmediğinden hayatı çıkılmaz bir labirente dönüşmeye başlar... Oldukça etkileyecidir 'Makinist' filmi. Christian Bale'in verdiği kilolar ile daha çok gündeme gelmiş olan film, benim düşünceme göre hak ettiği yeri görememiştir. Hasılat açısından ve bilinirliğinin çoğunu Bale'e bağlamasını neden olarak gördüğüm film bu listedeki en etkileyici filmler arasındadır. Sizi gerecek kurgusu ve sonlara doğru çözülecek düğüm yumaklarını zevkle izleyeceğinize eminim.


#6 - Saw (2004)
Testere'nin kurgusuna dair söylenecek çok şey olduğuna eminim. Devamlı uzatılmaya çalıştırılan ve git gide kalitesini kaybeden bir film serisi olduğunu söylemek de beni üzüyor. Fakat ne dersek diyelim, ilk filmdeki o 'son' oldukça etkileyicidir. Herkesin izleyebileceği bir film serisi değildir Testere. Germe konusunda (En azından ilk film için.) işini en iyi yapan filmlerden biridir. Kanlıdır, tüyler ürperticidir, korkutmasa bile bazı insanların çocukluk fobilerinde yer aldığı çok görülmüştür. Bunları bir kenara atıp, filme baktığımızda ise en doyurucu konulardan birine sahip kaliteli bir gerilim filmi görürüz. İlk filmi kesinlikle klişelerden arınmış (Hatta kendi çapında diğer filmlere konu olacak klişeler yaratmış.) eşsiz bir yapımdır. -Spoiler- En uzakta aradığımız düşmanların, bir adım ötemizde olabileceğini göstermiştir. Puzzle'ın sahibi olan kişinin, duvarlar ardına gizlenmektense ayaklarınızın altında mağduru oynamış olabileceğini görürsünüz. Sizin zevkinize uymayacak bir tür olsa dahi, ilk filmi izleyen çoğu insanın keyif almış olacağını düşünüyorum.


#5 - The Prestige (2006)
Christopher Nolan'ın yönetmenliğini yapmış olduğu film, önceleri birlikte çalışan iki sihirbazın daha sonra kin ve nefrete dönüşecek ilişkilerini baz almaktadır. Viktorya Dönemi'nde geçen yapım, Robert Angier(Hugh Jackman) ve Alfred Borden(Christian Bale)'in sürprizlerle dolu şöhret yolculuklarını gösterir bizlere. Her anı gizem kokar bu eserin. Sadece sonunda saklı olan gizler için değil, size katacak bilgi birikimleri için de izlenmelidir. Tesla ve bilim hakkında bilmeyeni için sağlam birikimler verir. Hem öğrenip, hem de keyif alacağınız bir yapım; bir de sonunda "Abi ben daha demin ne izledim?" dedirtiyorsa benim için ilk beşte olmayı hak ediyordur.


#4 - Se7en (1995)
İlk başta da, dediğim gibi; bu listedeki filmerin çoğunu hatta tümünü izlemiş olmanız muhtemel. Fakat popüler olmaları, onların mükemmel oldukları gerçeğini değiştirmiyor. Evet, mükemmel; Se7en için bu sıfatı kullanırken nedense bir çekince hissetmiyor. Bana göre bir 'Polisiye' olarak gösterilen filmler arasında mükemmelliğe en çok yaklaşmış iki filmden biridir. Hıristiyanlık inancının '7 Ölümcül Günahı'nı işleyen bir katilin, oyuncaklarıyla oynar gibi oynadığı iki polisin onu bulmak için girdiği çabaların devamlılığını görürüz. Filmin geçtiği şehirden tutun, mekanların verdiği karanlık hava gerçekten enfes bir yapım bırakmıştır. Hele sonunda yer alan kutu sahnesi ile gerçekten bir klasik olmayı hak ediyordur Se7en, bir efsane olmayı hak ediyordur. Makinist'e kıyasla, Se7en hak ettiği başarıyı fazlasıyla görmüştür. Eğer aranızda bu yapımı izlemeyen biri kalmışsa, 'Ne duruyorsun?' demekten başka bir şey diyemem.


#3 - American Beauty (1999)
Filmi izleyen çoğu kişi, üçüncü sırada bu filmi görünce büyük ihtimalle 'Güzeldi ama bu listede üçüncü sırada olacak kadar eşsiz bir sona sahip miydi?' diyecek olabilir. Haklısınızdır efendim, belki de bu listede yer eden sonlara kıyasla biraz daha etkisiz olabilir sizin için; fakat bütünlük açısından bakarsak bu yapımı listeye almamak ayıp olmaz mıydı? Dediğim gibi, sonunda sizi şaşkınlıkla bırakacak filmlerin çoğunluğunun 'Polisiye, Gerilim' olması bunu bir bütünlük haline getirmiyor. American Beauty, sonunun etkileyici bir keskinlikte bitmesinden ziyade başlangıçtan sona kadar eleştirilen bir 'Amerika Rüyası'nı konu almakta. Nedir bu 'Amerikan Rüyası'? Herkesin hayalindeki kadar güzel midir? Özendiğimiz kadar çarpıcı mıdır? Kusurlarını göremediğimiz bu dünyadaki en önemli hedef midir? Değildir elbet. Sonunda kirli bir dereye ulaşacağınız taşlı bir yoldur. Kevin Spacey'e 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülünü kazandırmış bu yapım izlenmesi ve anlamlandırılması gereken bir eserdir. Hele bu dönemde oldukça yaygın olan 'Yurt dışında yaşam mükemmel, gidersem hayatım harika olacak.' düşüncesine sahip olan şahıslar için oldukça gerçekçi hissettirecek bir tokattır.


#2 - Fight Club (1999) ve Memento (2000)
Neden ikinci sırada, iki film var? Nedenini kısaca özetlemem gerekirse, ilk başta bu listeye Fight Club'ı koymak istemedim. Tabii ki böyle bir listede görmeyi beklediğiniz ilk yapımlardan biri olabilir ancak Fight Club'ın sonunun artık Luke Skywalker'ın babası Darth Vader'dır bilinirliğine ulaştığını düşünüyorum. Fakat yine de koymadan edemedim. Yine de benim gözümde ikinci sıranın asıl sahibi Memento'dur. Bir dönemeçtir Memento. Tekerrür ve sonuçlanma isteğidir. Başladığı saniyeden, bittiği ana kadar insana "Abi ben daha demin ne izledim?" dedirtir. Kafa bulandırır, sorgulatır ve insanda bir daha izleme isteği oluşturur. Türkçe ismiyle 'Akıl Defteri' olarak bulacağınız 2000 yapımı bu Christopher Nolan filmi sizi oldukça tatmin edecektir.


#1 - The Usual Suspects (1995)
Ve geldik listenin tahtında oturan filmimize. Olağan Şüpheliler. Bryan Singer'ın yönettiği ama asıl alkışı hak edenin senaryoyu yazan Christopher McQuarrie olduğunu düşündüğüm 1995 yapımı bir filmdir. Bu filmi eğer izlemediyseniz, Google'a yazıp aratmanızı dahi istemem. Sonunu bilmeyene midyenin içindeki bir inci gibidir bu film. Ne Fight Club ne de başka bir eser beni bu denli tatmin etmemiştir. Filmi ilk izlemeye başladığınızda size pek uymayan bir tür olmadığını düşünebilirsiniz, DEVAM EDİN! Olağan Şüpheliler size en sonunda dakikalarca düşündürecek bir an verecektir. Belki izleyenlere göre 'görülmüş' olabilir. Fakat bu görülmüşlüğü yaratan eser de Olağan Şüpheliler'in ta kendisidir. Bilinmediği açığa çıkartacak bu serüvende, Türkiye'ye dair de minik parçalar göreceksiniz. Sinema tarihinin efsaneleri arasında yer alan bu filmi maalesef izlememiş hatta daha önce duymamış çok fazla kişi var. İzlenmesi, izlettirilmesi ve yeni nesle sunulması gereken bir yapımdır görüşümce.

Listemi okuduğunuz için teşekkür ederim. Tabii ki katılmadığınız veya sıralamasını değiştirmek istediğiniz konumlar vardır. Dediğim gibi bu benim düşüncemle hazırladığım bir liste. Çoğunuzun bu filmleri izlediğine emin olsam dahi yine de 'İzlemek istiyordum ama bir türlü izleyemedim.' ya da 'Adını duymuştum ama böyle bir film olduğunu bilmiyordum.' diyenlerin çıkacağını da düşünüyorum. Onlara bir fikir verebildiysem çok mutlu olurum. Tekrardan okuduğunuz için teşekkürler.

NOT: Bazılarınız Inception nerede diyecek olabilir, çünkü kapak fotoğrafında o vardı. Kendileri benim için #11. sıradadır. En beğendiğim film olarak daha yukarıda olsa dahi bu liste için bu konumda yer almaktadır.

Hiç yorum yok: