MO'NUN GİZEMİ- BİR GEEK MEKANI YAZARINDAN KİTAP ÖNERİLERİ #4

Herkese merhabalar, yeni bir kitap incelemesiyle karşınızdayız. Mo'nun gizemi, genç yaştaki okuyucuların ilgisini çekeceğini düşündüğüm yer yer romantik öğeler içeren ancak genel olarak fantastik bilim-kurgu havasını hissettiren bir kitap. Gülten Dayıoğlu'nun kitap boyunca kullanacağı üslup normalde çeviri okuyanlara garip gelebilir, ancak bir süre sonra alışıp kitabın sürükleyiciliğine kapılacağınızı düşünüyorum. Yengem tarafından bana verilen kitabı 7-8 yıl önce okumuştum, bugünkü tren yolculuğumda tekrar okuduktan sonra bir inceleme yazma gereği duydum. Kitap 1999 yılında yazıldığı halde günümüzde Türkiye'de hala gelişmemiş bir alan olan genetik mühendisliğini ele alıyor. Dünya çapında geleceğin en önemli bilim dallarından biri olan genetik mühendisliğinin ülkemizde öneminin bilinmemesi gerçeğini üzücü olması bir yana, Dayıoğlu'nun kitabı sayesinde bu yönde ilgisi oluşacak veyahut oluşmuş kişilerin olduğunu düşünüyorum. Şahsen ben 6 yıldır genetik mühendisliğini düşünen ancak ülkemizdeki iş olanakları nedeniyle tereddüt eden birisi olarak benim gibi daha çok kişinin de olduğuna eminim diyebilirim. 17 yıl önce bu kitabı yazması yazarın ülkemize en büyük katkısıdır şahsi kanaatimce.

Esere girmeden önce genetik mühendisliğinden bahsedeyim biraz, genetik mühendisliği dünya çapında son 40-50 yıldır revaçta bir bilim dalıdır. Pek çoğunuzun duyduğu insan genom projesinden tutun da zararlı olduğu gerekçesiyle tüketilmemesi tavsiye edilen GDO'lu yiyeceklerden tutun birçok alanda genetik mühendisliğinin etkileri görülür. Dalın kamuoyunda ve medyada en gözde konusu tabii ki sizin de ilginizi çekecek ya da çekmiş olan klonlamadır. Yıllardır pek çok bilim-kurgu eserinde klonlamayla karşılaşıyoruz, buna eski ve popüler bir seri olan Star Wars'tan tutun da geçtiğimiz yıllarda çıkan Oblivion'a kadar pek çok örnek verilebilir.

Dikkat: Yazının bu noktadan sonraki kısmı yüksek miktarda spoiler(önbilgi) içermektedir.

Dayıoğlu esere girişinde bir anısından bahsediyor. Avustralya'da düzenlenecek olan Dünya Yazarlar Toplantısı için uçakta olan Dayıoğlu sıkıntısından kurtulmak için kendine bir arkadaş ararken yan koltuğuna oturan yolcu dikkatini çekiyor. Bir kaza sonrası bu gençle tanışma şansı yakalayan Dayıoğlu adı Burç olan bu gencin bir genetik mühendisi olduğunu, Avustralya'ya genetik çalışmalar için gittiğini öğrenir. Sohbet ederken gencin belli konularda ürkek olduğunu hisseden Dayıoğlu bu konuların üstüne gitmez, ancak gencin ona bir yerden tanıdık geldiğini düşünür. Daha sonra uçaktan indiklerinde ise gence kartını verir.  Türkiye'ye döndüğünde evinde bir yazı bulan Dayıoğlu kendisi için Sidney'den bir paket geldiğini öğrenir. Paketi açtığında Burç'tan olduğunu gören yazar içindeki not karşısında afallar. Pakette Burç'un tanıdığı ve sevdiği 2 insanla alakalı akıl almaz bir öykü kasetlere kaydedilmiş halde yer almaktadır. Notta ise genç adının aslında Burç olmadığını, bu ismin çok sevip saygı duyduğu bir insana ait olduğunu söyler. Dayıoğlu'ndan bu kasetlerdeki hikayeleri kendisi yazmış gibi gösterip kurgu olarak yayınlamasını rica eder. Ancak Dayıoğlu kişisel prensiplerinden ötürü bunu yapmaz ve romanın başına tanıştıkları kısmı da koyar.


Romanda 2 gençten bahsediliyor. Birisinin adı Burç, diğeri ise Daphne.(Kitapta kimi yerde Defne olarak da geçiyor) Maldiv'deki Cennet Adaları'nda tanışan 2 genç bir tesadüf üzerine karşılaşıyor ve ilk görüşte birbirlerinden hoşlanıyorlar. Zaman geçtikçe aralarındaki bu hoşlantı aşka dönüşen gençlerin tatili adaya "Gizemli Dörtlü" adını verdikleri bir grup bilim insanının gelişiyle çok farklı bir yöne dönüyor. Bu kişilerin yasadışı işlere karıştıklarından şüphelenen gençler onları izlemeye çalışırken kendi hayatlarını tehlikeye sokuyorlar. Ve en sonunda kendilerini dünyanın kaderini değiştirebilecek bir araştırmayla bağlantılı tehlikeli bir tuzağın içinde buluyorlar. Daha fazla ayrıntı vermeden kitabı keyifle okumanızı tavsiye ederek yazımı bitiriyorum, okuyan herkese teşekkür ederim.

Hiç yorum yok: