DUNKIRK[F.İ.]- ''NOLAN'IN PULP FICTION'U!''

Ya herhalde Christopher Nolan'ı bilmeyeniniz yok değil mi? Ha, belki direk adıyla tanımıyorsunuzdur kendisini, eserlerini de sayalım tek tek: Memento, Inception, Interstellar, Prestige, Dark Knight Üçlemesi... Zaten bu filmlerden herhangi birini de izlemediyseniz, o zaman yönetmenin yeni çıkan filmi Dunkirk'ten de bilhabersiniz ki bu durum da bu yazıyı açma ihtimalinizi daha da düşürüyor. O yüzden eğer bu yönetmenin kim olduğunu bilmiyorsanız, hiçbir filmini de izlemediyseniz, ve bu yazıda (artık nasıl olduysa) bulduysanız kendinizi boşverin bu incelemeyi, gidin tek tek bu filmleri izlemeye başlayın. Aynı gün içerisinde birden fazla izlemeyin ha sakın. Aman diyeyim sonra gözleriniz bu kadar mükemmelliği kaldıramayıp iflas falan eder, hiç gerek yok riske girmeye! Şimdi, Nolan'ı bilenler olarak başbaşa kaldıysak sıkı tutunun, çünkü el verdiğince Dunkirk öveceğiz.
Yazımın ilk kısmı filme gitmeyenler için spoiler'sız bir ön bakış niteliği görecek, kalanında ise filmde yakaladığım hafif Pulp Fiction tonundan bahsedeceğim sizlere.


Artık tekrar tekrar söylemenin lüzumu yok herhalde: Dunkirk son derece muazzamdı. Hatta beni çok sevdiğim bir diğer savaş odaklı film Er Ryan'ı Kurtarmak'dan daha çok etkiledi desem yalan olmaz. Dunkirk çok fazla diyalog, çok fazla aksiyon içermeyişine rağmen size gerilimi hat safhada yaşatabilmeyi başarabilmiş bir başyapıt. Ses kurgusu ve miksajı inanılmazdı, genç erler bombalanırken ben de sanki oradaymışım gibi hissettim, hatta ''Savaş ne leş bi'şey yahu!'' diye bağırmak geldi içimden ekrana doğru! Çünkü gerçekten film size savaşın her türlüsünün ne denli iğrenç olduğunu bir kez daha gösteriyor. İlk saniyesinden itibaren filmdeki gerilim ve sürükleyicilik hiç kesilmiyordu. En azından benim için kesilmedi. Lakin beraber gittiğim diğer iki arkadaşım filmde resmen uyudular. Bunda ikinci dünya savaşına benim kadar hakim olmuyor oluşları ve filmin diğer Nolan filmlerine nazaran daha ağır bir tonunun olması etkiliydi. Bu sebepten ötürü siz de filme gitmeden önce bir Dunkirk olayı neymiş ne değilmiş bakın derim. Ayrıca buradan ''Cumali Ceber daha eğlencelidir lan!'' diyen arkadaşım Fırat'a sesleniyorum, Cumali Ceber tokatlasın seni be Fırat!


Ben gerilimi seven biri olduğum için filmde çok eğlendim ve mutlu ayrıldım. Ayrıca film herhalde İngiliz olsaydım beni çok derinden etkilerdi. Hans Zimmer'dan zaten bahsetmeyeceğim bile. Nolan-Zimmer ikilisi artık hangi proje üzerinden birleşseler ortaya bir şaheser çıkıyor. Filmde eğer pek hoşlanmadığım bir şey varsa o da Harry Styles denilen arkadaş. Nolan neden cast etmiş onu bilinmez ama zaten bir oyuncu olmadığından da ötürü, çok da etkileyici bir performans sergileyemediğini söylemem gerek. Üzgünüm Directioner'ler.


Samuel ''Motherfuckin!'' Jackson ve John Travolta (Pulp Fiction)
Şimdi de kendi çapımda oluşturduğum Pulp Fiction bağlantısından bahsedelim. ülkemizdeki vizyon adı ile Ucuz Roman, 2 mafya üyesi, 1 mafya babası, 1 boksör ve 2 soyguncu arasında geçen kurgusu doğrusal olmayan ve birbirine benzemeyen karakterleri içeren bir hikayeye sahipti. Filmde karakterler farklı zaman dilimleri içinde birbirleriyle karşılaşıyorlardı. Yani aslında filmin başı filmin ortasındaki bir sahneyle birleşebiliyor, sonu aslında başlarındaki bir diğer sahnenin öncesi çıkıyordu. Sadece doğrusal bir senaryoya sahip olmamasıyla değil, ayırca tarzı ile Tarantino'nun Amerikan Sinemasını değiştiren bir eseriydi ve bu konuda bir ilkti. 


Dunkirk ise 2 pilotun, 1 yaşlı İngiliz'in, 2 çocuğun ve 2 genç erin birleştiği bir hikayeydi nihayetinde. Film başladığı anda İngiliz ve Fransız erler Dunkirk'te Alman işgalinde sıkışmış durumdalar. Dunkirk Fransa'nın İngiltere'ye en yakın bölgesiydi bu yüzden İngiliz Gemileri akın akın Dunkirk'e gelip askerleri İngiltereye götürmeye çalışıyorlardı. Lakin hava topları ve uçakların hedefiydi bu gemiler. Dunkirk filmi aynı Dunkirk'te Pulp Fiction gibi doğrusal bir yol izlememekle birlikte birbirinden çok farklı karakterleri çok güzel bir şekilde birbirine bağlıyor. Size de filmin sonunda hayran kalarak salonu terketmek düşüyor.Çünkü Dunkirk belki pek çok konuda bir ilk olmayabilir ama Amerikan sinemasını kökten değiştirecek bir eser olduğu kesin. 


Hiç yorum yok: