DUNKIRK[F.İ.]- ''SANKİ SAVAŞIN İÇİNDEYMİŞCESİNE!'' (ALTERNATİF İNCELEME)

Christopher Nolan kuşkusuz zamanımızın en popüler yönetmenlerinden biri. Inception, Interstellar, Dark Knight üçlemesi ve diğer muhteşem filmleri ile izleyenleri kendine hayran bırakmış, birçok kişiyi (en azından beni) "Nolan ne çekerse izlerim!" kıvamına çoktan getirmiş İngiliz yönetmen. E tabi durum böyle olunca da ister istemez yeni filmlerinden beklenti de bi' hayli yüksek oluyor.Yeni filmi Dunkirk için de durum aynı.

Dunkirk yönetmenin ilk savaş filmi ve diğer filmlerinden çok farklı. 2. Dünya Savaşı sırasında Dunkirk'te Almanlar tarafından köşeye sıkıştırılmış Fransız ve İngiliz askerlerinin tahliyesini anlatan film senaryo olarak düz ve sürprizsiz. Karakterler hakkında söylenecek pek fazla şey yok. Haklarında neredeyse hiçbir şey öğrenmiyoruz, derinlikleri yok, sıradan askerler hepsi. Olumsuz anlamda söylemiyorum, böyle tercih edilmiş. Film karakterlerden ziyade olaya odaklanmış. Oyunculuklara bakarsak da genel olarak iyi. Tartışılan isim Harry Styles hiç sırıtmamış, gayet başarılı. Filmde karşımıza çıkan en tanıdık yüzün yüzü gözükmedi. Tom Hardy'nin göz bebekleri de fena oynamadılar Allah için. 

Filmin asıl başarılı olduğu nokta teknik yönünün muazzamlığı ve yaşattığı deneyim. Görsellik, sesler, genel olarak efektler çok gerçekçi olduğu için film sizi koltuğa yapıştırıyor ve savaşın içindeymiş gibi hissettirmeyi çok iyi başarıyor. Başından sonuna kadar tempo düşmüyor. Film müzikleri diyince akla ilk gelenlerden olan Hans Zimmer yine harika bir iş çıkarmış. Film boyunca neredeyse hiç susmayan müzikleri filmin atmosferini çok iyi destekliyor ve gerilimi arttırıyor.
Filmin süresi ilk duyduğumda bana kısa gelse de izledikten sonra fikrim değişti. Süre böyle tempolu bir filme göre gayet iyi ve her saniye gerçekten dolu dolu. Daha uzun olsa izleyiciyi yorabilirdi diye düşünüyorum. Süre konusunda endişeniz olmasın.

Bu bölüm SPOILER içermektedir. Filmi daha izlemediyseniz, sonraki resimden okumaya devam edin!
Filmin en gerildiğim sahnesi askerlerle dolu gemiyi torpidonun vurup geminin batmaya başladığı sahneydi. Geminin askerlerle tıklım tıklım dolu olması zaten klostrofobikken birden gelen torpidonun gemiyi vurması ardından geminin su dolmasıyla ben de kendimi orada diğer askerlerle birlikte boğuluyormuş gibi hissettim. Ardından kapının açılması ve yüzerek çıkmalarıyla rahat bir nefes aldım. 
Bunun dışında eleştirmek istediğim bir nokta ise George’nin ölümü. Duygusal olması gereken sahnede açıkçası ben hiç duygulanmadım ve çocuğa üzülemedim. Bunun nedeninin karakteri tanıyamamamız olduğunu düşünüyorum. Göz ardı edilebilir, sadece belirtmek istedim.
Sonlara doğru sivillerin teknelerinin gözükmesiyle ben de askerler gibi sevindiğimi ve rahatladığımı da belirtmek isterim.

Dunkirk konusunda izleyenler ikiye ayrılmış gibi. Bir grup bu kadar büyük bütçenin boşa harcandığını ve en kötü Nolan filmi olduğunu söylerken diğer grup çok beğendiğini hatta Nolan'ın en iyi filmlerinden biri olduğunu düşünüyor. Bu durumun beklenti ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Filmi izlemeden önce beklentiniz doğru yönde olursa filmden zevk alacağınıza eminim.
Ben izlerken keyif aldım, gerildim ve gerçekten teknik yönüne hayran kaldım. Ben derim ki hikaye hakkında beklentiniz olmasın, önceki Nolan filmeriyle de kıyaslamayın. Dunkirk bir film gibi değil de daha çok iyi bir sinemada yaşanılması gereken bir deneyim gibi. Vizyondayken kaçırmayın!

Hiç yorum yok: