Dünya, hayatını ve hikâyesini; felsefik, fenni görüşlerle desteklenmiş şekilde sırlıca ve gizemlice saklıyor. Utangaç gezegenimizin henüz kim tarafından veya nasıl filizlendiğini tamamen kanıtlayan yok. Kendisi de söylemekten çekiniyordur belki. Ya da o da bilmiyordur.
Hiçbir insan bebekliğinde neler yaşadığını hatırlamaz. Doğumumuzu, doğumdan gelişime ve büyüyüşümüze kadar çok uzun bir zamanı aklımızda tutamamış, unutmuş veya bilmiyoruzdur. Birçok din adamı ise, insanı küçük bir evren olarak tanımlar. İçeride fevkalade oluşmuş bir düzen ve onu işleten harika yapı. İnsan vücudu!
Her şeyin nasıl olduğunu hiç düşünmedin mi? Sorgulamaktan korktuysan, korkusuz bir insan tarafından yapılmış araştırmaları okuyorsun şimdi. Eğer sen de benim gibi korkusuzsan, az sonra söyleyeceklerim görüşlerini değiştirecek veya destekleyecek. Buna inanıyorum.
En basit sorgulama inanışını ele alalım; Kaplumbağanın Üzerinde Duran Dünya.
Dünya bir kaplumbağa üzerinde, o da başka bir kaplumbağa. O kaplumbağa kimin mi üzerinde? O da başka bir kaplumbağanın üzerinde tabii ki. Peki en alttaki kaplumbağa neyin üzerinde? "Sonsuz başlangıç" adını verdiğim bu evren sorgulamasına bu kaplumbağa teorisinden yola çıkarak başladım. Benim gibi sorgulayan ilk kişide Anaksimandros isimli bilim insanıdır. Fakat o, teoriyi başka bir ortamda yaratmış. Gelin beraber bakalım.
Anaksimandros, Thales'in öğrencisidir. Thales ve Anaksimandros dünyayı anlamaya çalışıyor. Thales düşündüklerini söylerken Anaksimandros'u bir hususta uyarıyor; "Aman ha, benim dediklerime de mutlak doğru gibi bakma. Her şeyden şüphe et."
Thales, Anaksimandros'a; "Fırtına çıkıyor dünya sallanıyor. İşte deprem böyle olabilir. Sen ne diyorsun?" diyor.
Anaksimandros; "Dediğin cazip ama iki sıkıntı var. Biri, taşı alıp atıyorsun taş batıyor... Hadi dünyanın altında başka bir madde var ve karaları yüzdürüyor. Peki yani, karaların altında su var ve su karaları yüzdürüyor. Peki suyun altında ne var? Hadi onu bildin, bildiğin şeyin altında ne var?" diyor ve devam ediyor.
"Thales, senin varsayımın problemi çözmüyor. Sorunu sonsuza atıyor." diyor. Ve insanlık tarihinin en müthiş adımlarından birini atmasını sağlayan o müthiş cevabı vererek ekliyor.
Anaksimandros: "Thales, dünya boşluktadır." diyor.
"Niçin?" diyor Thales şaşırarak.
"Dünyanın oraya buraya gitmesi için 'bir sebep yok' çünkü." diyor Anaksimandros. Anaksimandros, Dünya'nın boşlukta olduğunu anlayabilmiş. Fakat nasıl oluştuğunu anlayamamışlar. Bu da farklı bir sonsuz başlangıç teorisine sürüklüyor insan beynini.
Şuan bulunduğumuz anda, gözümüzle gördüğümüz her şey bir başlangıçla oluşmuş şeyler. Hepsinin başı ve sonu var. Fakat içinde bulunduğumuz anı hiç düşündünüz mü?
İçinde bulunduğumuz anın, yani zamanın ve zaman kavramının bir başlangıcı yok. Dünya elde edilen bilgilere göre yaklaşık 14 Milyar yaşında. Fakat bu, zaman kavramını çözdüğümüz anlamına gelmiyor çünkü Dünyanın dışında kocaman bir evren var. Ben de evrene şu soruyu soruyorum; sen de zaman kavramına uygun hareket ediyor musun?
İçinde bulunduğumuz anı, evreni ve bütün gözle görebildiğimiz nesneleri bir küpe koyalım. Bu küpün oluşumunu ele almak gerekiyorsak, bir beyin fırtınası yapmamız gerekiyor ve işte orada devreye bilim giriyor.
Yaklaşık 14 milyar yıl önce. Zamanın, enerjinin ve maddenin olmadığı bir yokluğun içinde, bir hareketlenme oldu. İlk önce 0. boyut oluştu, sonra simetri doğdu. Yani 1 ve 2. boyutlar oluştu. Sonra bu boyutlar birleşerek yeni bir gerçekliği oluşturdu. 3. boyut! Sonra 4. boyut olan o zaman doğdu ve enerjiden; madde, ışık ve güç doğdu. Güçten yerçekimi ve sürat doğdu. Yokluktan doğan Kaos evrenin yeni düzeni oldu. Her şey yerli yerine oturur gibiydi. Sanki bu daha önce sonsuzca kere olmuş gibiydi. Aklı bile olmayan varlıklar ne yapmasını çok iyi biliyor gibiydi. Bazıları bunu büyük bir patlama olarak tanımlasa da bu aslında hiç de bir patlama gibi değildi. Daha çok bir içten dışa ve dıştan içe olan bir genişleme idi. Ama aslında her şey burada başlamamış gibiydi. Fakat bir dakika. Biz her şeyin başlangıcını merak ediyorduk. Peki 0. boyuttan önce, o hiçlikten ve yoklutan önce ne vardı? Hiçbir şey.
Bizler, zamanın kavram ve bütünlüklerine göre her şeye bir başlangıç veya son biçiyoruz. Hayatlarımıza, gördüklerimize ve inandıklarımıza zaman kavramını benimseyerek bakıyoruz. Fakat bizim küpümüz zaman kavramıyla işliyorsa, küpümüzün dışında bizi neler bekliyor?
Zamanın olmadığı bir yerde ne olduğunu anlamanın tek yolu zamanında üstünde yani 5. boyut ve ötesinde olmaktır. Aslında size anlattığım şey, o oluşum; evren değil zamandı. Evren hep vardı ve uzay-zaman yok olsa bile var olmaya devam edecek. Her yok oluştan ise yeni bir var oluş gerçekleşecek. Bu evrenin ve doğanın kesin değişmez kuralıdır. Bu kuralı sonsuz güce sahip olanlar bile değiştiremez. Sonsuz güce sahip olanın da kontrol edemeyeceği bazı güçler vardır. Çünkü düzen ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir zaman saf kaosu kontrol edemez. Bu yüzden yıkım, yapımdan daha kolaydır..
Hiçbir insan bebekliğinde neler yaşadığını hatırlamaz. Doğumumuzu, doğumdan gelişime ve büyüyüşümüze kadar çok uzun bir zamanı aklımızda tutamamış, unutmuş veya bilmiyoruzdur. Birçok din adamı ise, insanı küçük bir evren olarak tanımlar. İçeride fevkalade oluşmuş bir düzen ve onu işleten harika yapı. İnsan vücudu!
Vücudumuzun belki de en önemli parçalarından biri olan ve pek çok işlevi yerine getiren omuriliğimiz |
En basit sorgulama inanışını ele alalım; Kaplumbağanın Üzerinde Duran Dünya.
Dünya bir kaplumbağa üzerinde, o da başka bir kaplumbağa. O kaplumbağa kimin mi üzerinde? O da başka bir kaplumbağanın üzerinde tabii ki. Peki en alttaki kaplumbağa neyin üzerinde? "Sonsuz başlangıç" adını verdiğim bu evren sorgulamasına bu kaplumbağa teorisinden yola çıkarak başladım. Benim gibi sorgulayan ilk kişide Anaksimandros isimli bilim insanıdır. Fakat o, teoriyi başka bir ortamda yaratmış. Gelin beraber bakalım.
Anaksimandros, Thales'in öğrencisidir. Thales ve Anaksimandros dünyayı anlamaya çalışıyor. Thales düşündüklerini söylerken Anaksimandros'u bir hususta uyarıyor; "Aman ha, benim dediklerime de mutlak doğru gibi bakma. Her şeyden şüphe et."
Thales, Anaksimandros'a; "Fırtına çıkıyor dünya sallanıyor. İşte deprem böyle olabilir. Sen ne diyorsun?" diyor.
Anaksimandros; "Dediğin cazip ama iki sıkıntı var. Biri, taşı alıp atıyorsun taş batıyor... Hadi dünyanın altında başka bir madde var ve karaları yüzdürüyor. Peki yani, karaların altında su var ve su karaları yüzdürüyor. Peki suyun altında ne var? Hadi onu bildin, bildiğin şeyin altında ne var?" diyor ve devam ediyor.
"Thales, senin varsayımın problemi çözmüyor. Sorunu sonsuza atıyor." diyor. Ve insanlık tarihinin en müthiş adımlarından birini atmasını sağlayan o müthiş cevabı vererek ekliyor.
Anaksimandros: "Thales, dünya boşluktadır." diyor.
"Niçin?" diyor Thales şaşırarak.
"Dünyanın oraya buraya gitmesi için 'bir sebep yok' çünkü." diyor Anaksimandros. Anaksimandros, Dünya'nın boşlukta olduğunu anlayabilmiş. Fakat nasıl oluştuğunu anlayamamışlar. Bu da farklı bir sonsuz başlangıç teorisine sürüklüyor insan beynini.
Şuan bulunduğumuz anda, gözümüzle gördüğümüz her şey bir başlangıçla oluşmuş şeyler. Hepsinin başı ve sonu var. Fakat içinde bulunduğumuz anı hiç düşündünüz mü?
İçinde bulunduğumuz anın, yani zamanın ve zaman kavramının bir başlangıcı yok. Dünya elde edilen bilgilere göre yaklaşık 14 Milyar yaşında. Fakat bu, zaman kavramını çözdüğümüz anlamına gelmiyor çünkü Dünyanın dışında kocaman bir evren var. Ben de evrene şu soruyu soruyorum; sen de zaman kavramına uygun hareket ediyor musun?
İçinde bulunduğumuz anı, evreni ve bütün gözle görebildiğimiz nesneleri bir küpe koyalım. Bu küpün oluşumunu ele almak gerekiyorsak, bir beyin fırtınası yapmamız gerekiyor ve işte orada devreye bilim giriyor.
Yaklaşık 14 milyar yıl önce. Zamanın, enerjinin ve maddenin olmadığı bir yokluğun içinde, bir hareketlenme oldu. İlk önce 0. boyut oluştu, sonra simetri doğdu. Yani 1 ve 2. boyutlar oluştu. Sonra bu boyutlar birleşerek yeni bir gerçekliği oluşturdu. 3. boyut! Sonra 4. boyut olan o zaman doğdu ve enerjiden; madde, ışık ve güç doğdu. Güçten yerçekimi ve sürat doğdu. Yokluktan doğan Kaos evrenin yeni düzeni oldu. Her şey yerli yerine oturur gibiydi. Sanki bu daha önce sonsuzca kere olmuş gibiydi. Aklı bile olmayan varlıklar ne yapmasını çok iyi biliyor gibiydi. Bazıları bunu büyük bir patlama olarak tanımlasa da bu aslında hiç de bir patlama gibi değildi. Daha çok bir içten dışa ve dıştan içe olan bir genişleme idi. Ama aslında her şey burada başlamamış gibiydi. Fakat bir dakika. Biz her şeyin başlangıcını merak ediyorduk. Peki 0. boyuttan önce, o hiçlikten ve yoklutan önce ne vardı? Hiçbir şey.
Bizler, zamanın kavram ve bütünlüklerine göre her şeye bir başlangıç veya son biçiyoruz. Hayatlarımıza, gördüklerimize ve inandıklarımıza zaman kavramını benimseyerek bakıyoruz. Fakat bizim küpümüz zaman kavramıyla işliyorsa, küpümüzün dışında bizi neler bekliyor?
Zamanın olmadığı bir yerde ne olduğunu anlamanın tek yolu zamanında üstünde yani 5. boyut ve ötesinde olmaktır. Aslında size anlattığım şey, o oluşum; evren değil zamandı. Evren hep vardı ve uzay-zaman yok olsa bile var olmaya devam edecek. Her yok oluştan ise yeni bir var oluş gerçekleşecek. Bu evrenin ve doğanın kesin değişmez kuralıdır. Bu kuralı sonsuz güce sahip olanlar bile değiştiremez. Sonsuz güce sahip olanın da kontrol edemeyeceği bazı güçler vardır. Çünkü düzen ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir zaman saf kaosu kontrol edemez. Bu yüzden yıkım, yapımdan daha kolaydır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder