THE ACCOUNTANT[F.İ.]-''FREELANCE MUHASEBECİ'' (SPOILER'LI)

2016 yılını neredeyse geride bıraktık diyebiliriz ancak takdir edersiniz ki henüz bizi derinden etkileyen, etkisinde kaldığımız bir film, özellikle de o kadar beklediğimiz çizgi roman filmlerinden, öyle bir film izleyemedik. Hatta öyle bir yıldı ki beklentimizin çerezlik olacak diye en az olduğu Deadpool filmi yılın en iyi çizgi roman filmiydi!
Yılın en çok beklenilen filmlerinden bir diğeri de Batman v Superman idi. Film yine bizi hayal kırıklığına uğrattı ve yeni, Affleck'li Batman filmi kötü yorumlara maruz kaldı ancak Affleck'in Batman v Superman'den daha çok umutla beklediği bir başka filmi vardı: The Accountant. Gelin Bruce Wayne otistik bir muhasebeci olunca neler oluyor bir bakalım.
SPOILER: Yazının bundan sonrası Spoiler içermektedir. Eğer filmi daha izlemediyseniz, bu yazıdan acilen çıkmanızı öneririm. İlla bir inceleme okumak istiyorsanız blogumzdan Spoiler'sız incelememize de ulaşabilirsiniz.



Filmdeki gizem hissi kendini zeytinyağı/su misali direk verdiği aksiyonun üstüne atıyor ki bunu ilk sahneden de hissediyoruz, içeriye bir adam dalıyor ve arkasından biri onu yakalıyor ancak sahne orada kesiliyor ve filme giriyoruz. Bu sahneyle ilgili söylenebilecek ilk şey bu numaranın artık demode olduğu, tıpkı filmin başında filmin sonunu göstermek gibi klişeleştirilmiş bir numara oldu diyebiliriz, ancak film bu sahneyi Ray King'in Muhasebeci'den istihbarat aldığı gerçeğine bağlayınca bu günahı ister istemez affediyorsunuz.
Filmdeki bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise bolca flashback içermesi, bol flashbackli bir filmi de hikaye akışını ve akışın odağını bozmadan işlemek oldukça zordur ki filmde bu zorluğa takılıyor diyebiliriz, çünkü film bir yarısını flashbackleri ile dış dünyayla olan ilişkisi ile tamamen Wolff karakterine verirken alttan alttan asıl konuyu da işlemeyi deniyor ancak o hissiyatı tamamen veremiyor ve ikinci yarı konuya birden dalınca konu askıda kalmış hissiyatı verebiliyor ki bu bir film için çok önemli bir nokta, aynı zamanda filmin Wolff'un karakteri ile birlikte odaklanmak istediği o kadar çok şey var ki film bu konuda çok ciddi çuvallıyor, hatta Dana ile Wolff'un o ayrılığından sonra son sahneye kadar Dana'nın ne kadar askıda kaldığını görmüşsünüzdür.
Ee, tabii Wolff'un karakterine çok odaklandığından bahsetmişken bir de onun karakteri nasıl işlenmiş onu konuşalım, kendisi otizm sıkıntısı yaşayan ve daha çocuk yaşta sıradan bireylerden çok Picasso, Mozart gibi insanlara benzeyen eşsiz birisi, aynı zamanda tıpkı Lewis Caroll gibi bir matematik prensi, hatta babasının sert eğitim disiplini ile kendini savunma ve 'başkasına saldırma' alanlarında da baya yeteneğe sahip. Çocuğun otistik olmasına çok vurgu yapılırken, dövüş eğitimlerinde çekingenlik yapmaması bambaşka bir hata ki bu hatalara fazla değinmeyeceğim. Ama bir karakterin bu kadar mükemmel olması ister istemez insanı rahatsız ediyor, sadece kendisi de değil filmdeki her karakter öyle, sanki klasisizm akımı altında yazılmış bir senaryo gibi her karaktere elit ve seçici dokunuşlar yapılmış ve bırakılmış, hani Wolff otistik de olmasa filme klasisizm filmi der ve noktayı koyardım zaten.
Wolff'un yanısıra Wolff ve Dana arasındaki ilişkide de bir kaç aksaklık var diyebilirim. Wolff gibi birini yüzeysel tanımasına rağmen Dana'nın ona yakınlık duyması insanın garibine gidiyor ama ilişkinin güzel işlenmesiyle bunu sineye çekiyorsunuz. Aralarında birbirlerine verdikleri reaksiyon güzel ancak Wolff'un o otistikliğin verdiği kabuktan Dana sayesinde çıkması da yine biraz zorlama olmuş. Bu iki karakterin yanısıra Brax, Ray King ve Marybeth karakterleri de güzel hatta Wolff'tan daha güzel bile olmuşlar denebilir. Özellikle hikayenin önemli bir noktasında duran ama diğerleri kadar önemli olmayan Marybeth karakteri işlenen en iyi karakter bile olabilir. Film bir kaç diyalog ile Marybeth karakterinin geçmişindeki travmasından motivasyonuna kadar her türlü derinliği vererek çok hoş bir iş çıkarıyor.
Aksiyon konusuna gelirsek, öncelikle her yerde bu kadar sevildi mi bilmiyorum ama gördüğüm bir yorumda Wolff ve aksiyon sekansları için matematik dehası John Wick demiş. Aksiyon sahneleri güzel olmuş ancak bu yorum çok fazla abartılmış çünkü John Wick adeta silahıyla ahenkle dans eden ve sanki bir tablo yapıyormuşcasına adam indiren, katilliğin Picasso'su olan biriyd. Diyeceksiniz ki The Accountant bu konuda zayıf mıydı? Hiçte bile, göz doyuran koreografiler vardı ve çoğu benim diyen aksiyon filmlerine bile taş çıkarırdı ama filmden aksiyon beklememek gerekir en başta, filmin verdiği beklenti aksiyon değil daha çok gerilim (fragmanda o havayı pek vermese de) ki Affleck'in hareketleri sağlam ama Wick kadar hızlı değil.


Her neyse, filmin bir diğer söz edilesi yanı ise twistleri. Kim ne derse desin bence güzel işlenmişti, twistlerin arasındaysa en tahmin edilesi twist Brax'in Wolff'un kardeşi olmasıydı ki flashbacklerde kardeşin de odak noktası olmuşluğu varken ana hikaye de bu denli askıda kalması mümkün değildi ve bu sayede tahmin ettim diyebilirim ki sizlerin de aranızdan illa anlayan çıkmıştır. Aralarında en beğendiğim twist ise zamanında bir diğer zihinsel sorun yaşayan ve konuşmayan kızın Wolff'un telefondan translate sesi ile Wolff'un işlerin halletmesiydi. (adres bulma, kimlik değiştirme, numara bulma vs.) Bence tahmin etmesi en zor twist ise, ki ben de baya şok etkisi yaratmıştı, Ray King'in Muhasebeci'den istihbarat aldığı idi. Filmin sonuna kadar aklımın ucundan bile geçmedi o sahne.
Son olarak oyunculuklara geçersek, zayıf bir halka yok onu söyleyelim. En beğendiğim performansı ise Jon Bernthal çıkarmış. Gerçekten harika bir performans sergilemişti, bunun yanı sıra Anna Kendrick, J.K. Simmons ve Ben Affleck'te güzel bir iş çıkarmıştı.


Yüzeysel bir bakış atıp son noktayı koyacak olursak, film odak noktasını sürekli bırakarak hikayede bazı şeyleri askıda bırakarak hikayenin anlaşılabilirliğini bozuyor ve düz akış hissiyatını veremiyor, aynı zamanda karaktere odaklanırken hikayeyi veremeyecek aradaki dikişi tutturamıyor. Bunun yanı sıra hikaye özgün ve güzel ancak yapması cesur bir hikaye olmasından kaynaklı kendiyle çelişen bir kaç nokta, bir kaç hata elbette var ancak onları da göz ardı etmek zorunda kalıyoruz, ayrıca filmdeki basit bir kaç hamlenin, tespitin çok dahice bir tespitmiş veya hamleymiş gibi gösterilmesi çok ama çok sinir bozucu bir durum. Eksileri bir kenara koyarsak aksiyon sahneleri ve oyunculuklar çok iyi, bazı karakterler çok güzel işlenmiş ve hikaye güzel, özgün. Aynı zamanda karakterlerde biraz fazla mükemmel olmasının haricinde sıradışı. Filmi günahıyla ve iyi yanlarıyla şöyle bir tarttığımızda 10 üzerinden 6.5-7 civarı bir puanı hak ediyor diyebilirim.
Peki Affleck bu filmden bu kadar umutlu olmasında haklı mıydı? İzleyin ve kararınızı verin. İyi seyirler.

Hiç yorum yok: