ARRIVAL[F.İ.]- "GELDİKLERİ GİBİ GİDERLER"(SPOILER'SIZ)

Takvimlerinizi biraz geriye, bundan iki sene öncesine alalım. O yıl çoğu filme taş çıkartacak ve bilim kurgu dalında yepyeni bir soluğa imza atan Nolan'ın yeni filmi Interstellar çıktı ve Nolanlardan beklendiği gibi harika bir iş çıkmıştı, şimdi hakkında konuşacağımız Arrival ise Interstellar'ı tahtından etme politikası ile hareket eden bir filmdi ancak başarabileceği hakkında hepimizin şüpheleri vardı, gelen yorumlar ise bir o kadar heyecanlandırıcı idi. Hatta TDK'den sonra yapılan en muhteşem film gibi ilginç bir yorum bile vardı. Dün vizyona gelmesi ile bekleyenlerine bir oh çektirten Arrival filmine bugün gittim ve beğenenler kervanına katıldım ancak aldığı yorumlar nokta atışı mıydı? Muamma.

Amy Adams, Louise Banks karakterinde iyi bir iş çıkarmış hatta Forest Whitaker ve Jeremy Renner gibi isimlerin arasında en iyi iş çıkaran isim oydu bile denebilir ancak senaristler Louise Banks karakterinde pek de iyi iş çıkaramamış, gerçekten filmdeki bazı inceliklere dikkat eden izleyiciler için ultra derecede rahatsız edecek bir karakter gelişimi vardı, spoiler zone'a girmemek için bunu fazla açmayacağım ancak korkaklıktan cesarete giden adımlar rezildi, aslında bize gösterilmedi bile. Bir diğer karakter ise Jeremy Renner'ın Ian'ı, film boyunca ki tutumunu bozmaması ve her şeye aynı ölçüde yaklaşması ile belki de kalem olarak Banks'ten daha iyi bir iş çıkarıyor. Forest Whitaker ise filmin düz ve her şeye karşı çıkıp sonrasında ikna edilen alışılageldik tiplememiz olmuş.
Biraz storylinedan bahseder isek eğer filmin ilk yarısı çok fazla Doctor Strange havası alabilirsiniz, bunu konu bakımından değil işleyiş bakımından söylüyorum çünkü olaya hemen girmek için can atan ve hıphızlı akan bir film vardı karşımızda, haliyle filmin en can alıcı kısmı olayların olduğu kısımlardır ama en azından sindire sindire girmek daha sağlıklı olabilirdi. Olaylar başladığında ise film ilk başta olduğu kadar hızla ilerlemektense tempoyu biraz indiriyor ama hala kilit noktaya geçmek için biraz hızlı hareket ediyor. Kilit noktada ise tuhaf bir şekilde film neden buralara bu hızda geldi hak veriyorsunuz ama bir yazı yazarken bunu da göz ardı edemiyorsunuz işte.

Film boyunca bir diğer dikkat ettiğim nokta ise filmin bir düğüme benzediği idi. Gizem havası vermek için bir düğüm atmış ama sonra o düğümü çözememiş gibi. Elbette fikrim öyle kalmadı ve film o düğümü harika bir twist ile öyle bir çözdü ki olayların bu kısmında film boyunca boş sandığımız şeyler buraya o derecede muazzam bağlanıyor ki anlatamam, twist konusunda Fight Club, Prestige gibi filmlerin yanında duracak bir film ve hakkediyor.
Finali konuşursak şöyle bir sorun var ki film son kısma bağlarken her şeyi ana konuyu askıda bırakıp yan konuyu ana konu yapıyor ve film gittiği yoldan sapıyor, aslında ana konuyu da çok güzel bir şekilde sonlandırıyor ama dikkatsiz izleyen hiç fark etmiyor, dikkatli izleyen de alışık olmadığından basit bir son diye nitelendiriliyor, aslında gerçekten daha güzel bir final yapılabilirdi ama böyle ince bi' dokunuş ile dikkat edenlere finali önceden vermesi güzel bir noktaydı, yan konuyu da finalde ana konu yapması ayrı bi' skandaldı tabii ama tuhaftı. Şimdi yazımın itiraf kısmına geçersem; filmden çıktığımda söylediğim ilk şey bir Interstellar'ın yanına bile yaklaşamayacağıydı ancak filmi sindirdikten sonra fikrim cidden değişti, filmi Interstellar'dan daha çok sevdim diyebilirim. Bir tık daha üstüydü sanki, hızlı storyline olmasa zaten yapılmış en iyi filmlerden biri olabilirdi ama bu haliyle bile yılın en iyi filmi bana göre Arrival, ayrıca bir mindfuck olduğu gerçeğini de unutmayalım, sözün özü filmi kesinlikle izleyin, hatta bazı taşların yerine sonradan oturduğunu hissedeceksiniz, her saniyesinin tadını çıkarın ayrıca hala kararsız kaldığım soruya da sizlere bir cevap verin, Arrival Interstellar'ı geçebildi mi? İyi seyirler...

Hiç yorum yok: