DOCTOR STRANGE[F.İ.]-DOKTOR SHERL.. STRANGE" (SPOILER'LI)

Son halka ama en kuvvetli halka. Film için söylenmesi gereken ilk şey bu kanımca. Yılın son filmi olduğu gibi, aynı zamanda da en sağlam süper kahraman işi olmayı başarabilmiş Doctor Strange. Neyse filmi beğendim mi beğenmedim mi anladınız zaten, sürpriz faktöründen yoksun kalan inceleme faslına geçelim. Ha... Durun! Unutmadan bu bir SPOILER'LI inceleme. Eğer ki filmi daha izlemediyseniz, Spoiler'sız incelememizi okumanızı öneririm.

Şimdi Doctor Strange'i ayrı bir kefeye koyup konuşalım, MCU'nun ilk filmi ve en iyi orijin filmi olan (Doctor Strange'e kadar ki) Iron Man'i hatırlayalım; bencil, kibirli, deha ve hazırcevap/sivri dilli karakterimiz tüm o şatafatın ardından büyük bir düşüş yaşar ve yaşamı hatta yaşam amacı değişir, tanıdık geldi mi? Evet! Stephen Strange ve Tony Stark'ın kaderi tamamen aynı. Ha, buradaki benzerliği bir dezavantaj olarak ele almıyorum yanlış anlaşılmasın, oraya daha sonra geleceğiz.
Bence bu orijin filmlerindeki politika çok güzel işliyor, hani bunu Batman Begins'te de gördük, Iron Man'de de ve hepsi çok sağlam orijin filmleriydi, karakterin çizgi romandaki orijinlerinin yanı sıra bu sadomazo olayının (sadist ve mazoşist karışımı anlayış olan sadomazo değil, zenginlikten fakirliğe düşüş olan hani) filmlerdeki işleyiş şekillerinin harikalığı orijinlerde tacı bu filmlere veriyor. (tabi genel olarak taç The Wolf of Wall Street'in) 
Geçirdiği trajik kazadan sonra (kazada Interstellar Overdrive çalması da çok hoş bir detaydı bee) yeteneğinden yoksun kalsa da o egosundan ve sivri dilliliğinden vazgeçemeyen Stephen Strange hayatta bu yüzden kaybediyor, filmin bu yarısı size Strange'in karakterizasyonunu verirken alttan alttan bu egosunu alt edemeyen adama karşı bir sempati aşılıyor ve bu sempatiden kaynaklanan bir duygusallık vermeye başlıyor. Egoist bir adamın egosundan dolayı başlayan çaresizliği, zor değil mi? Her neyse, kaza konusunu açarak buralara geldik, tekrar kazaya dönelim; 
Şık bir arkaplan şarkısı eşliğinde 3-D teknolojisi öyle iyi ayarlanmış ki sanki arabada yan koltukta Stephen ile berabersiniz, koltuğa yapışıp öyle bir izliyorsunuz ki, kaza sonrası sanki sizin elleriniz zarar görüyor, öyle bir his veriyor size film.
Kazadan sonra bile yardıma muhtaç olmasına rağmen egosundan ödün vermeyen bir Stephen var. Kendisini iyileştirmek için bir arayış içine giren Strange, bu uğurda tüm parasını kaybediyor. Tüm bu arayışın sonucu ise tek bir yere açılıyor: Ancient One. Bir bilim insanı olan Stephen, çareyi zorunluluktan alay ettiği ruhsal tedavide arıyor ve hayata yeni bir pencereden bakma şansı yakalıyor. Bu bir orijin filminde yapılabilecek en iyi şey bana göre, yani karakterin yeni bir ufka sahip olması ile başlayan kırılma noktası. Bir orijin filminin artısından bahsetmişken sormadan olmaz tabi, bir orijin filminin olmazsa olmazı nedir? Tabii ki eğitim süreci. Çok hoş olmuştu eğitim sahneleri ancak maalesef bu sahneler de hızlı storyline'ın kurbanı olarak zamanla beraber akıp gidiyor. Bir Eye of Agomotto'muz yok ki geriye sarıp tekrar izleyelim o sahneleri. Ancient One'ın öğrenciliğine kabul edildikten sonra başlayan olaylar silsilesinin bir diğer önemli noktası ise hiç bilmediğimiz ana kötü Dormammu'dan, Kaecilius'tan, ana konuyu oluşturan karanlık dünya ve mabetlerden, yani Doctor Strange'in erasının hem şimdisinden hem de geçmişinden bahsedilmesi, filme çok büyük bir artı kazandırmış. Ancak dediğim gibi bu sahnelerin yetersizliği beni çok üzdü. Keşke Marvel, filmi 2 saat yapmak yerine bir yarım saat daha ekleyerek eğitim süresini arttırsaymış. Zaten en eğlenceli olaylarda bu bölümünde geçmekteydi filmin. Wong'un tavırları, Strange'in kitap çalması,büyü faillemesi ve pelerin sahneleri vs. hep çk eğlenceli sahnelerdi. Şimdi büyük komedi dönüyor dediğime bakmayın, Ant-Man gibi mizah üzerine kurulu değil, filme ayrı bir tatlılık katan küçük birer detay olmaktan fazlasına gitmemiş espiriler, ciddiyeti bozan bir durum yok yani.

Aksiyon sahnelerine gelirsek Marvel veya DC'yi geçtim sanırım süper kahraman filmlerinin, hatta fantastik klasmandaki filmlerin zirvesi bile diyebilirim ve içimde en ufak bir şüphe bile olmaz bunu derken. Filmdeki aksiyon her yönü ile çok keyifliydi. Her dövüş sahnesinde unutulmaz birer kareografi ile karşımıza çıkmıştı film. 
Bu süreç içindeyse filmdeki karakterleri, duygusallığı hatta aksiyonu böylesine iliğimize kadar işleyen en önemli unsur ise kesinlikle oyunculuklardı. Yahu Benedict ne oynadın be! en iyi aktöre aday olsa şaşırmam yani açık konuşayım. Onun yanı sıra sürpriz karakter Ancient One'a hayat veren Swinton, asi çocuk Mordo'ya hayat veren Ejiofor derken, hepsi on numara beş yıldız idi, hatta storyline'da pasif kalan McAdams dahil.
Final sahnesini konuşacak olursak klişe superhero finallerinden (bir nevi) uzak kalan ve akıllıca tasarlanmış (zamanın ötesindeki boyutu zamanda döngüye hapsetmek) bir finaldi. Özellikle her seferinde geri dönerek ''Dormammu senle bir anlaşma yapmaya geldim!'' demesi de ayrı bir hoştu. Ama her ne kadar güzel olsa da film boyunca övülen Kaecilius'un tuhaf bir biçimde harcandığı bir finaldi, Palmer'ın askıda kalması da cabasıydı tabii.

Şöyle bir toparlayacak olursak büyücülük vasfına kadar hızlı işlenen ancak bu hızlı akan hikayeyi dolu dolu yaşatan, aksiyonda ve görsellikte yeni bir çığır açacak, güçlü karakterleri olmasına rağmen filmdeki duygusal koz olan karakterde hafif bi tökezleyen, bazı tanıdık klişelere yakalanmasına rağmen pozitif yanları ile öne çıkan şahane bir orijin filmiydi.
Sizi bilmem ama benim için yılın en iyi çizgi roman filmiydi, filmler tamamen bitmişken soralım sizin sıralamanız ne?

Hiç yorum yok: