Bu yazıda sizlere İngiliz yazar Joseph Delaney tarafından
yazılan Wardstone Günceleri'ni tanıtacağım, tabii ki arada kitapla alakalı
şahsi tecrübelerimden bahsetmezsem olmaz. Hazırsanız, başlayalım!
Bu da kitabın uyarlaması olan ''Seventh Son'' filminden bir sahne |
Wardstone Günceleri'ni ilk okuduğum zamanı hatırlıyorum, şans
eseri internette karşılaştığım kitap eve geldiğinde okumadan önce arka kapağına
baktığımı, "DİKKAT: KARANLIK BASTIKTAN SONRA OKUNMAMALI!" yazısını
gördüğümü. Ciddiye almamıştım tabii ki, kim ciddiye alırdı ki, bir çocuk kitabı
ne kadar korkutucu olabilirdi. Normal şartlarda gece okumayacağım halde, sırf
uyarıdan ötürü gece okumaya karar verdim, resmen kitapla inatlaşıp korkmamak
için kendimi zorladım. Kitabı o gece baştan sona okudum, gözüme uyku girmedi
bitirene kadar. Her bir sayfasında ayrı bir aksiyon olan kitabın sürükleyici
atmosferi beni bir dakika bile sıkmadı. Daha sonraki yıllarda çevrilen
kitapları alarak 7. kitaba kadar okudum, ancak daha sonra artık
"çocuk" olmadığım gerekçesiyle okumayı bıraktım, daha
"olgun" kitaplar okumaya başladım. Olgun dediğim de, klasikler değil
gençlik seviyesinde fantastik kitaplar, Açlık Oyunları tarzı, böyle pek ağır
değiller. Geçen aylarda bir arkadaşımın kütüphanesinde gördüğümde nedensiz bir
şekilde içimde kitapları okuma isteği yeşerdi. 13 kitabın hepsini kısa sürede
bitirdim, liseye geçtiğimden beri kaybettiğimi düşündüğüm o okuma aşkı içimde
tekrardan oluştu bir anda, teneffüslerde, boş derslerde, akşamları, geceleri,
sabahları kahvaltıdan önce sonra, ne zaman vakit bulabilirsem okudum.
Kitaplardaki bir şey sürekli beni kendine çekiyordu. Bir gün bir şeyi fark
ettim, aslında zamanında çocuk kitabı diyerek boşladığım serinin aslında
okumaya devam etsem bana birçok şeyi daha erken fark ettirebileceğini. Bir
yaratıcıya, daha üstün bir güce inanmayan, ateist insanların da olduğunu,
insanların farklı konumlardan, milletlerden, dinlerden, yaşamlardan gelseler
dahi arkadaş olabilecekleri, meslek seçiminin insana nelere mal olabileceği,
ailenin insan hayatında ne kadar önemli olduğu, bazı seçimler biz daha doğmadan
önce bile yapılsa dahi onları nasıl yapacağımızı seçme hakkımızın olduğu.
Okudukça şu an bile hayat hakkında bir şeyler öğrendiğimi düşündükçe kitabın o
zamanlar bana katabilecekleri karşısında ağzım açık kaldı.
Şimdi de serinin ve ilk kitabın konusundan biraz bahsedelim:
Kitaplarda yedinci oğlun yedinci oğulları(diğer sihirli
yaratıkları görebilen özel yetenekli insanlar) hayaletlik görevini üstlenerek
insanlığı "karanlığa" karşı koruyorlar. Karanlık karşımıza pek çok
formda çıkabilirken, karanlığın hizmetkarı olan pek çok yaratıkla
karşılaşıyoruz seri boyunca; öcüler, cadılar, hortlaklar, büyücüler, kadim
tanrılar ve hatta bir noktada karanlığın kendisi diyebileceğimiz Şeytanla
karşılaşıyoruz. Bu yaratıkların bazılarını demir parmaklıklarla, bazılarını
üzerlerine kapattığımız taş duvarlarla kapalı tutuyoruz, çünkü kahramanımızın
ustası biricik Eyalet Hayaleti John Gregory'nin kesin bir kuralı var, o nasıl bir
yaratık olursa olsun, ölümü hak etmiyor.
İlk kitap olan Hayaletin Çırağı'ndan bahsedecek olursak,
kitap Hayalet'in Ward'ların çiftliğine Tom'u görmek için gelmesiyle başlıyor,
Tom'un babası John Hayalet'le şartları tartıştıktan sonra Tom'la birlikte eve
girerler. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber Tom'un Hayalet'in çırağı olarak uzun
yolculuğu başlamış olur. Tom ilk gece Horshaw köyünde Hayalet'in çocukluk
evinde ilk hortlağıyla karşılaşır, Hayalet'in sınavını başarılı bir şekilde
bitiren Tom Hayalet'le birlikte onun Chipenden'daki kış evine yola çıkar. Eve
vardıktan sonraki sabah kahvaltıya yanlış saatte indiği için evin öcüsüyle
sıkıntılı zamanlar yaşayan Tom alacağı pek çok dersten ilkini öğrenmiş olur.
Bir gün kasabaya erzak almaya indiğinde dönüşte kabadayılarla karşılaşan Tom
Alice tarafından kurtarılır. Kötücül cadı Kemikli Lizzie'nin yiğeni olan Alice
Tom'dan bu yardımı karşılığında bir boş çek aldı, istediği bir zamanda ona
yardım edeceğine dair bir söz. Ailesinin yanına ziyarete giden Tom geri
döndüğünde Hayalet'in bazı cadı problemlerinden dolayı Pendle Tepesi'ne
gittiğini söyleyen notunu görür. Ertesi gün kasabadan dönerken yine Alice'le
karşılaşan Tom'a Alice 3 tane kek verir, ve bu kekleri Hayalet'in bahçesinde
kapattığı kötücül cadı Malkin Ana'ya yedirmesini söyler, Tom her ne kadar bu
fikir hoşuna gitmese de verdiği sözden ötürü o gece ilk keki verir. İkinci gün
gittiğinde çukurdaki cadıyı tutan parmaklıkların eğildiğini fark etse de 2.
keki çoktan vermiştir, ve bir şekilde cadının üçüncü keke artık ihtiyaç duymayacağını
fark eder. Sonraki gün cadıyı avlamaya karar veren Tom evin öcüsünden de yardım
alarak cadıyı durdurmaya karar verir, bir süre çatıştıktan sonra cadıyı öldürmeyi
başarır. Ancak asıl problem şimdi başlamıştır, yanmayan ya da kalbi yenmeyen
cadılar öldükten sonra geri gelip, insanların bedenlerinin ele
geçirebilmektedirler. Tom, Alice'le beraber evine ziyarete gider, ancak Malkin
Ana'nın ortaya çıkmasıyla evde ortam kızışır, Alice ve Tom birlikte çalışarak
Malkin Ana'yı yenmeyi başarırlar. Ancak Tom her ne kadar karanlığa karşı bir
zafer kazansa da, ailesiyle ilişkilerinde büyük bir yenilgiye uğraşmıştır.
Karakterlere kısaca değinecek olursak;
John Gregory, şu anki Eyalet Hayaleti. John hayaletler
arasında bir efsane, bu işi yıllardır layığıyla yapıyor. Ancak güçlenen
karanlığa karşı onun metodları dayanabilecek mi? Yoksa artık zaman Tom Ward'un
zamanı mıdır?
Tom Ward, John Gregory'nin şu anki çırağı, umut vadeden Tom
yalnızca yedinci oğlun yedinci oğlu değil, aynı zamanda annesinin oğlu.
Alice Deane, annesi Malkin babası ise Deane klanından bir
cadı. Ebeveynlerinin ölümünden sonra Kemikli Lizzie tarafından büyütüldü, acaba
aydınlığa mı ait, yoksa karanlığın bir hizmetkarı mı olacak?
Son olarak seriyle bağlantılı olarak çıkan ancak yarısını izledikten sonra kapattığım Seventh Son(Yedinci Oğul) filmine de kısa bir özet geçeyim, SPOILER vermeden:
Filmde yaşlanan John Gregory kötücül cadı kraliçe Malkin'e karşı durmak için son bir çırak olarak Tom Ward'u almaya karar verir. Tom yoluna çıkan zorluklara karşı durmanın yanı sıra güzel cadı Alice Deane'in iyi mi kötü mü olduğuna da karar vermek zorundadır.
Her ne kadar karakterler aynı olsa da hem genel hikaye değiştiğinden hem de evren tam olarak yansıtılamadığından iyi bir film olduğunu düşünmüyorum.
Bugünlük kitap önerilerinden bu kadar, sonraki önerimde hangi kitanı incelememi istediğinizi yorumlarda belirtin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder